Andrew Tate War Room Etkinliği - Türkçe
Erkekler olarak bireysel başarılar bizi efsane yapmaz. Eğer Fatih Sultan Mehmet, Emir Timur, Cengiz Han, Atatürk, gibi insanların "sadece kendi başarısı" olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. En basitinden gelmiş geçmiş en büyük komutan, Cengiz Han'ın sağ kolu Subutay'ı (Sübedei) bilmiyorsunuz demektir. Emre Çetin İzleti blogunda (blogspot.com), yazdığım ilk yazı idi.
Konuya dönersek; Fatih'i hocaları (Molla Gürhani vs), hekimleri, Ali Kuşçu gibi nice insanları bilmemek demek. Ya da Atatürk dönemindeki Osmanlı subaylarını, (başta İsmet İnönü'yü) bilmiyorsunuz demektir. Evet büyük liderler vizyon verir, bir amaç etrafında birleştirir, grubu tutar; fakat HERKES BÜTÜNÜN PARÇASIDIR! Lider ise o hareketin yüzüdür, markasıdır.
Bir erkek olarak ne yaparsanız yapın; arkadaş ortamına, çevreye, dinleyip akıl alacağınız sağlam kişilere, bir gruba ihtiyacınız olacaktır. Erkeği erkek yapan budur. Birlikte hareket, aidiyet...
War Room yani Savaş Odası etkinliğinde görebileceğiniz üzere bolca kan, ter, göz yaşı ve sonrasında gelen beslenme, eğlence ve bol bol birlikte kazanılacak başarılar, önemli teknikler mevcut.
Çevirilere başladığımda gençlerin çoğu, "abi çevrem yok" dediği için Telegram'da Elçi grubunu açmış; 1.500 kişiye yakın grubu eleye eleye 500'lere kadar indirmiştik. Aktif olmayanlar, uyum sağlamayanlar gönderildi. Yine de insanlar emek verip önemli bilgi verdiğinde cevabı geçtim, ifade dahi bırakmaya üşendikleri gibi; grup içinde dolandırıcı tipler olabileceğini, böyle tipler özel mesajla program, ders satmak ya da bir şeyler istediğinde yöneticilere haber verilmesi gerektiğini söyledim. Bunu da yapmadılar. Grubun parçası olmakta zorlandılar. Ben de kapattım. Kapandıktan sonra "yazmıyordum ama takip ediyordum, kötü oldu" diyen epey insan oldu.
İşte bir gruba giriyorsanız, öyle ya da böyle parçasısınız. Üstelik ÜCRETSİZ! Çeşitli alanlarda deneyimli insanlar var. Çekindiğiniz için cevap yazmıyorsanız, çekinmeyi yenmek için soru soracaksınız. Bilmediğiniz için cevap yazmıyorsanız, öğrenmek için soru soracaksınız. Hiçbir şey yapamıyorsanız; emek verip, paylaşılan içerik ve yazılan yazılara fikrinizi beyan edecek emojiler bırakacaksınız. Olması gereken buydu. Elbette denemeydi. Benzer bir grup Türkiye'de var mıydı bilemiyorum ancak farklı gruptu.
Elçi ruhu asla ölmez.
Elçi'den çekirdek kadro çıktı. Kendini geliştirenler var, ciddi yatırım yapanlar var. Dövüşe başlayanlar var, spora başlayanlar var. Çekirdek kadro hâlâ devam ediyor. Ara ara yazdığımız yazılar, Telegram'dan verdiğim ödevler, bu çekirdek grupta değerlendiriliyor. Buradan sınırlı şekilde alımlar yapılıyor. Amaç sağlam kitleyi yavaş yavaş oturtmak.
Peki sonra?
Türkiye'de seminer verebilirler. Maskülenite anlatabilirler. Fakat farklı alanlarda girişimler yapan, birlikte dövüşen kaç kişi var? Elçi'den beni tanıyan ve spor salonuna başlayan arkadaşla, Ankara'ya taşındıktan sonra birlikte aynı salonda devam ediyoruz.
Amacım değişmedi.
Elçi büyüyecek, hepinize ulaşacak.
Fakat ücretsizin değerini, insanların anlamadığını gördüm.
Ücretli olacak.
Normal hayata geçirilecek.
Birlikte dövüşeceğiz.
Birlikte poligonda silah sıkacağız.
Birlikte eğitimler alacağız.
Birlikte yiyeceğiz,
Birlikte uyuyacağız.
Birlikte kampa gireceğiz.
Birlikte dil öğreneceğiz,
Birlikte girişimlerde bulunacağız.
Birlikte güçleneceğiz, birlikte büyüyeceğiz.
Her şey oturduğunda, Türkiye'de etki gücü olan bir grup olacağız.
Fakat her seferinde bir adım.
Öncelikli adımlarımız, Elçi'nin çekirdek kadrosunu kurmak. Uğraşıyoruz.
Adım belli, yaşadığım yer belli,
Yüzüm belli, kim olduğum belli.
Diğerlerinin aksine anonim bir profilden söz vermiyorum,
Anonim bir profilden insanlara yalanla saçmalıklar satmıyorum,
Önümüzdeki aylarda Elçi'nin çekirdek kadrosundan bazı insanları tanıyacaksınız. Vloglar geliyor.
Ardından yavaş yavaş, seçilerek dahil olacaksınız.
Gelişen,
Gelişmek isteyen,
Mücadeleci ruha sahip herkese kapımız açık.
Elçi ruhu ölmez, farklı projelerle geliyor. Takipte kalın.
1
view
Dil Öğrenmek ve Kişisel Gelişim Üzerine
Esenlik,
Birçok arkadaşım dil öğrenmek istediğinden bahsetmiş. Benim için de sancılı bir süreçti. Özellikle Orta okul ve lisede yıllarca İngilizce gösterip, hâlâ doğru düzgün konuşamadığınızda; kendinizi aptal gibi hissedebilirsiniz. Fakat 2 dönemde sıfırdan, izlediğiniz ve okuduğunuz şeyleri anlayacak, insanlarla konuşacak seviyeye geldiğinizde; sorunun sizden değil, eğitimden kaynaklandığını anlıyorsunuz. Doğru teknik ile ilerlemek gerekiyor. Anadolu ve fen liselerinde bu tekniği uyguladılar. İyi üniversitelerin, iyi hazırlık bölümü oluyor ve doğru eğitim veriyorlar. Fakat iş sadece İngilizce değil, kendi dilinizi iyi bilmekten geçiyor. Maalesef bu konuda da sorunlar yaşayan biri olarak yıllardır Türkçe sözcük, öztürkçe kullanmak, kendi dilimi öğrenmeye çalışmakla zamanımı harcadım. Olay bundan ibaret.
Okulda İngilizce, Türkçe, tarih, matematik vs görüyorsunuz. Doğru teknikle gösterilmiyor. Eğer biraz "ortalamanın dışında" iseniz (iyi ya da kötü fark etmez), öğrenmekte zorlanıyorsunuz. Dolayısıyla bilinçlenince tekrardan dönüp bunları öğrenmeye çalışıyorsunuz ve farklı tekniklerle öğreniyorsunuz. İngilizce öğrendikten sonra, İngilizce anlatımlardan bunlar öğreniyor, dönüp Türkçe terimlerini de anlamaya çalışıyorsunuz. Böyle uzun uğraşlar... Tabii videoda anlattığım üzere, İngilizce olarak öğrendiğinizde, doğal olarak beynin düşünce yapısı da değişiyor. İyi veya kötü olarak yorumlamıyorum. Fakat neden okulda bu şekilde, doğru düzgün eğitim alamadık? Bunu sorguluyorum.
**
Dil, bence kişisel gelişimin en temeli. Nasıl hayatımızı düzene sokmak için bedensel sağlıktan başlıyoruz; kişisel gelişim için yazım dili, konuşma dili, gramer ve yabancı dil de bu işin temeli oluyor. Farklı düşünmeyi, farklı bakış açısını öğretiyor. Fakat anadilini, tarihini, kültürünü yeterince bilmiyorsan; bu sefer biraz İngilizce öğrenince Türkçe arasında İngilizce sözcük koymayı marifet sanıyorlar. Bir takım insanlar var, bunlar terim söylediğini düşünerek, İngilizcesini söylüyor. İngilizce bilen biri olarak ben aptal gözüyle görüyorum. Terim söylemedin, İngilizcesini söyledin. Genelde Türkçesi de oluyor. Yoksa, haklısın. Siyaset bilimini İngilizce öğrendim, dönüp Ahmet Taner Kışlalı'nın vs kitaplarını okuyarak, Türkçe terimleri de öğrenmeye çalıştım. Dolayısıyla "ben İngilizce öğrendim" bir bahane olmamalı.
**
Kişisel gelişimde spor, sağlıklı beslenme, dil üzerine neler yapacağız? İşte burada uzmanlara yönlenmek kadar sizin kendinizi tanımanız da önemli. Çünkü kendi tekniklerinizi, kendinize uygun yöntemleri tatbik edecek yani uygulayacaksınız. Olay otomatik olarak nereye geldi (Latincesiyle ipso facto, artık Latince'de ekleyeyim kulak dolgunluğu olsun), kendini tanımaya. Dolayısıyla kendinizi tanıyacaksınız.
Kendi deneyimlerimi, düşüncelerimi anlattım. Birebir kopyalayın demiyorum. Bir bakış açısı olarak aklınızda dursun. Başka insanları dinleyin, uzmanları dinleyin, uygulayın. Yanılarak, hata yaparak, uğraşarak bir sonuca varacaksınız.
ANCAK!
Size şu kadarını söyleyeceğim, bir çoğu başlıyor, 1-2 ayda pes ediyor. Bu iş değil 1-2 ay, 1-2 yıllık süreç bile değil, daha da uzun sürecektir. Gelişmek, sonsuzdur. Spor ve dil öğrenmek, okçuluk, sanat vb bir şeyde 2 yıl güzel bir süreçtir. Devam ettikçe artık virtüöz olabilirsiniz. Fakat 2 yıldan önce dil, spor, sanat, kişisel gelişim veya herhangi bir şeyde yeterlilik beklemeyiniz. 6 ay, haftanın 7 günü, günde 5 saat bir şey ile uğraşmak yerine; haftada 3-4 gün (tercihen her gün), 30-40 dakika uğraşmak fakat bunu 5 yıla yaymak; daha doğru olacaktır.
Ben düşüncelerimi belirttim. Doğrudur, yanlıştır, eksiktir, fazladır... Sizin takdiriniz.
Esen kalın.
5
views
Sorunlar Nasıl Çözülür? Eskişehir’de Yapay Deniz ve Bakmumu Örneği, Yılmaz Büyükerşen
Birbirine benzeyen 2 araba, 2 park, 2 şehir neden çok farklıdır? Yan yana duran 2 şehrin kültürü ve hattâ İstanbul, aynı şehir ancak Anadolu ve Avrupa yakası farklı... Osmanlı'da Rumeli-Anadolu çekişmesi vardı. Belki bu yansıdı fakat kültürel farklılıklar nedeniyle de İstanbul'un iki yakası farklıdır. Bizzat gözlemlediğim bir olay var. Parti fark etmeksizin, Anadolu tarafındaki yolların şeritleri kötü, çukurlar felâket. Yine parti gözetmeksizin Avrupa tarafında yollar güzel, şeritler düzgün. Daha yoğun tabii. Anadolu tarafı daha "Anadolu" gibi (Eskişehirliyim, Anadolu şehirlerini gezdim, benzerlik çok). Avrupa tarafı da daha farklı. Bu nasıl oluyor? Gerçekten şaşırdığım konulardan.
Video konusuna gelirsek, şehirlerin ya da aynı şehirde mahallelerin farklı bunlardan kaynaklanıyor olabilir. Bakış açısı, liderlerin vizyonları vs.
Yılmaz Büyükerşen, sevdiğim birisidir. Daha fazla bilgi almak isteyen, Cemalettin N. Taşçı'nın "Zamanı Durduran Saat" (ki neden böyle dendiği de yazar) kitabını okumalı. Yılmaz hoca ile söyleşi yapılmıştır.
Tramvay, Porsuk, kaldırımlar gibi Balmumu müzesi ve yapay denizin arka plânını anlattım. Video sonuna 2 video ekledim. Bunlar da devletin yaptırdığı, güzel bir şey ortaya çıkacakken "sanatsal bakış açısı olmayan" birileri tarafından (kim yaptırdı bilmiyorum), müthiş fikrin nasıl rezil edildiğini gösteriyor. Bir şeyi yapmış olmak için yapmayınız.
İleride, atacağınız adımlarda sürekli "sorun çözme" olmalı. 8 yıllık 500'den fazla yazım, youtube'da paylaştığım videolar ve nicesinin amacı bu. 1 kişinin hayatını değiştirsem kâr. Bu süreç, benim de değişimimin ve gelişimimin süreci. Dolayısıyla bu bilgilerin değerli olduğunu düşünüyorum.
Esen kalın.
8
views
Rehin Alma Olayı ve Hukuk Sistemimiz
Kuzey Marmara Otoyolundaki rehin alma olayına denk geldik. Yaşananları biliyorum. Oturup saatlerce canlı yayını izleyip bekledik… Binlerce kişi…
Türkiye’deki hukuk sistemi ve anlayışı değişmeli. Bazı şeylerin köklüce değişimi şart. Bir bölümünğ anlattım.
Bunun dışında tam eklememişim; İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya çok iyi. Çok şükür güzel ve doğru işler yapan birisi görevee. Ancak bu işler UMARIM daha önce bilindiği şekilde belediye başkanlığı vs için bir olaylar zinciri değildir. Taş yerinde ağır.
5
views
Salgın, 500’lük Banknot, Sağlıklı Beslenemeyen Toplumun Sorunları
Sussam gönül razı değil söylesem tesiri yok…
5
views
Sokak Hayvanları Yasası! KUTUPLAŞMAYALIM
Yine iki taraf da %100 kendini haklı sanıyor,
Yine kapıt üstünde olan ceza ve yaptırımı uygulamayan bir devlet (belediye vs bir bütün),
Yine 1 ve 0, akla kara,
Yine birbirini anlamayanlar,
Yine uzlaşamayanlar,
Yine kutuplaşma…
Hayvanlar öldürülmesin, empati diyen; hayvan saldırısı ya da kaçarken ölen anneyi anlamıyor.
Ya da hayvanlardan korkanlar tek çareyi hepsini katletmekte buluyor.
Fakat çözüm yine arada bir yerde!
İki tarafın da haklı olduğu konular var.
İki tarafın da haksız olduğu yç noktalar var.
Yasa teklifi mi? Yapacağınız işi…
Bütün bu kutuplaşma ve kaos sonunda, gayvanını sokağa atan adama ceza yazmayan devlet (ve eli kolu bağlı belediyeler) yüzünden; hayvan almayan ya da hayvanını asla sokağa atmayan adamın cebinden PARA ÇIKACAK!
5
views
Şikayetçi Çok Ama Değişim Yok: Kişisel Gelişim Beslenme Spor Siyaset
Matrix’i izlediğimde çok etkilenmiştim ve oradaki “simülasyon” fikri kadar yaşadığımız sistemin de Matrix’te bizi köleleştirmesine benzetiyordum. Andrew Tate’in de sıkça anlattığı şey. Kırmızı hap ile pua temelindeki olayları bir adım daha ileri götürdüler. Fakat politikayla 16 yaşından itibaren ilgilenen ve ilgili bölğmü bitirmiş, 8 yıl bu konuda blog yazıları yazmış bir olarak bir adım daha ileri görürüp, kırmızı hapı bilinçlilik olayına bağkayalım. Yani Matrix’e daha da benzetelim.
Peki bu nasıl oluyor?
Bınca söylenen varken neden sistem değişmiyor?
Film ve dizilerle hayatımız nasıl şekilleniyor?
Olaylar artık çok farklı boyutta. Borçla, sosyal medya ile, film ve dizilerle, haberlerle hayatımız şekilleniyor; düşüncelerimiz, inançlarımız, doğrularımız saptırılıyor. Neden? Çünkü “başını önüne eğip, eyvallah eden” insanlardan oluşan bir toplum gerek. Erkek, maskülen erkek tehlikelidir. Savaşçı ruh tehlikelidir. Politikacılar, iş adamları, din adamları, sistemden beslenen herkes ve sistem için büyük tehlike!
Üniversiteyi zorunlu olmayan zorunluluk haline getirerek ailenin birikimlerini ye hatta aileyi borçlandır, çocuğu borçlandır.
Söz+nişan+evlilik derken 30 yıl önce kültürümüzde olmayan saçma sapan şeyleri Amerikan filmleri ile kültürümüze sok, çifti 5 yıl saha borçlandır.
Araba aldır, 6-7 yıl daha borçlandır.
Ev aldır, 20 yıl borçlandır.
Çocuk üniversiteye gidecek, borçlan.
Evlenecek, yine borçlan.
Abır cuburdan obez olmuşsun.
Tansiyon, şeker, kalp ve damar hastalıkları…
Hasta olmak için sigaraya para ver…
5 saat televizyon, 3 saat internet ama spora, kitaba, kişisle gelişime vakit yok. Sigaraya ayda yüzlerce lira ama kişisel gelişim kursları ve spor salonları çok pahalı…
UYAN ADAMIM UYAN! Köleleşiyorsun! Ancak rakı sofrası, kahve masası ve aile arasında sistemi, alım gücünü eleştirir; ertesi gün kaldığın yerden devam edersin.
Düzenli spor yapamayacak kadar disiplinsiz isen; ne milyonluk şirket kurabilir ne düzeni değiştirebilirsin. Bunları istemiyor musun? Ailenin geçimini dahi sağlayamazsın. 50 yaşında, günde 5 tane ilaç alırsın.
Bunlardan kurtul, kendine gel, silkin!
8
views
Antik Roma Söyleşisi: Fatih Sultan Mehmed, İmparatorluk ve Öğreneceklerimiz
Türk tarihî, örnek alacağımız binlerce lideri barındırıyor. Elbette kendi tarihimiz kadar dünya tarihinden de önemli kişileri inceleyebiliriz. Fakat kendi kültürümüz arasında Attila, Mete Han, 2nci Mahmud gibi sevdiğim ve okuduğum insanlar var ancak bunların en başında Atatürk ve Fatih Sultan Mehmed (o dönemde söylenişiyle Mehemmed) geliyor. Andıç: Mehemmed, Muhammed’den türemedir. Dolayısıyla, Mehmet, Türklerin Muhammed deyişi olarak geçiyormuş. Fatih Sultan Mehmed’i anlamadan, Atatürk’ü tam anlayacağımızı da düşünmüyorum.
Çünkü aklın yolu bir mi diyelim yoksa Atatürk’ün de Fatih gibi tarihî araştırması ve Fatih’in attığı doğru adımları atmasıyla aslında örnek alması mı bilemem fakat ben birçok benzerlik görüyorum.
Genelde ayrıştırmaya çalışırlar. Fakat ben Türk tarihini bütün olarak görüyorum. Yani Aleaddin Keykubat’ı da bileceksin, Fatih’i de, Atatürk’ü de. Attila’yı da bileceksin, Metehan’ı da… Hattâ ve hattâ Nardugan Bayramını bileceksin, Ayaz Ata’yı bileceksin, Türk mitolojisini bileceksin! Bu dönemi anlamak için yine Moğolları okuyacaksın, araştıracaksın. Dönemi anlayacaksın. Dönem dönem inceleyip, komşu güçleri ve dünya güçlerini bileceksin.
Bizde ya Fatih’çisin(!) ya Atatürkçü(!) gibi saçma bir algı var. Ben ikisine baktığımda; neler yaptılar, neden yaptılar, nasıl yaptılar, ne yapmak istediler diye araştırdığımda çok önemli şeyleri görüyorum. 100 ve 600 yıl sonra dahî; sanata, bilime, eğitime, gelişime olan yöntemleri uygulanabilir. Dolayısıyla, yaptıklarından çok neden, nasıl yaptılar, amaçları neydi gibi sorular sorulduğunda; güncelliğini yitirmeyen cevaplara ulaşabiliriz. Bu insanlar günümüzde olsa, benim ailemde, benim şartlarımda yaşasa ne yaparlardı diye düşünmeye çalışıyorum. Kendimi onlar gibi geliştirmeye çalışıyorum.
Tabii ki Fatih’i anlamak için, babasını iyi tanımak gerek. Babası neler yaptı? Ataları, Bayezid neler yaptı? Örneğin Bayezid İstanbul’u alacaktı ama Emir Timur ile savaştı. İstanbul az daha düşüyordu ama Timur, Doğu Romayı kurtardı. Ya da babası 2nci Murad… Çocuğunu nasıl eğitti? Neler yaptı? Haçlılarla olan savaşları nedir? Şahsî düşüncem şu, 2nci Murad olmasaydı, Fatih, İstanbul’u alamayabilirdi. Muazzam ölçüde bir insan fakat babasının, fetihe zemin hazırladığı gerçeğini de gözden kaçırmamak gerek. Dolayısıyla bu olaylar birbirini tetikliyor. Kesit şeklinde çıkarıp bakmak güç. Fatih, Avrupa’yı biliyor, hangi bölge ne zaman zayıflasa; hemen gereken adımlar atılmış. Yani bütün ilişkiler biliniyor, doğru zaman bekleniyor.
Neyse anlatacak çok şey var. Dilerseniz Fatih hakkında kitap önerilerimi de paylaşabilirim. MUTLAKA AMA MUTLAKA hayatını araştırın, öğrenin. Büyük bir insan, büyük bir önder….
7
views
Seçim Üzerine - Düşüncelerim ve Yorumum
Sıkıştırma olduğu için biraz görüntü iyi değil de, zaten podcast bölümünde var, sese odaklanın.
**
Yine halkın "ölüm kalım meselesi" olarak gördüğü bir seçimi geride bıraktık. Orta Doğu gibi ülkelerde, gelişmemiş ülkelerde bu iş böyle görülüyor. Ölüm kalım meselesi. Milletin bu derece kutuplaşmasından rahatsızım. Arabanı verdiğin tamirci, her zaman gittiğin lokantadaki güler yüzlü garson, çocuğunun sevdiği öğretmen, aile doktorun... Bu ve nicesi farklı fikirde olabilir. Farklı düşünebilir fakat bizim gibi düşünmüyor, giyinmiyor, davranmıyor, inanmıyor diye neredeyse birbirinizi boğazlayacaksınız. Güzelim kültürümüz gitti, Anadolu kültürü gitti... Yerine ise "onlar koyun, bunlar hain" kafası geldi. Kutuplaşmanın dibine vurduk, kısır bir döngüye hapsolduk.
16 yaşımda politikaya merak sardım. 2003-2004 gibi. Kitaplar okudum, sürekli politika konuştum; 3'üncü yılda bilgisayar mühendisliğini bırakıp siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölümüne geçtim. Bu işin bilim olduğunu; matematik, fizik, kimya gibi doğal bilimlerde olan kesinlik olmasa da ekonomi, tarih, siyaset gibi sosyal bilimlerin de BİLİM olduğunu okudum, üzerinde çalıştım. Örneğin devlet belgesi olmadan binbir çeşit saçma söylemlerin söylendiğine defalarca şahit oldum. Doğru olsa bile, belge gerek. Öyle kahvehane ağzıyla konuşulmaz bunlar.
Milletin söylemlerine ve davranışlarına baktığımda, gerçekten üzücü bir tablo ortaya çıkıyor. O gitsin, bu gelmesin; o hain, bu cahil... Kısır bir politika, kısır bir döngüdeki politika.
2004'ten bu yana "bu sefer tamam, bitti, değişim olacak" dedikten sonra duvara toslayan muhalef seçmen ile; Türkiye gerçekten günbegün kötüleşirken, "patates yemeyiz, dış mihrak sebzesi" diyerek portakal bıçaklayan, kolayı sokağa akıtan kitle arasında kaldım. Taraftar tipi seçmenler... Kendilerine de ülkeye de yararı yok bu tip taraftar tipi radikal seçmenlerin.
**
Bilenler bilir, liberal düşünceye (ABD'de solculara liberal deniyor, o değil; Besin Tibuk'tan çok Cem Toker tarzı bir liberal düşünceye) ağırlığım var ama Türk kültürü ve tarihini severim. Irkçılık açısından değil, millî bilinç açısından. Ben kendimi Türk olarak nitelendiriyorum, haliyle bunları bilip benimserim. Fakat devlette bu kadar memur olması, devletin her işe bu kadar karışması ve artık yardımdan vergiye kadar sosyalist yapıya gelmemiz beni rahatsız ediyor. Yasama-yürütme-yargı dengesi, hukukun üstünlüğü, güçlerin ayrılığı gibi nice değeri destekliyorum. Özgürlük konusunda batının bahsettiği özgürlüğü destekleyemiyorum, kimse kusura bakmasın. Batı kendi kendini yiyor.
Benim politik görüşüme göre, hem iktidar hem muhalefette sorunlar mevcut. İktidar dolaylı engellemelerle yaşam biçimine karışırken (ve 5 milyon memurla komünist yapılanma gibi bir devlet anlayışı oluştururken), muhalefet ise "her eve altın, asgari ücret, çiftçiye traktör" vb saçmalıkları sunuyor. Besim Tibuk, klasik liberaller gibi devlet her şeyden elini eteğini çeksin düşüncesine de sahip değilim. Yani net uyan bir fikrim olmasa da; Türkiye'de bilinmeyen, anlaşılmayan liberal düşüncenin bir çok argümanını destekliyorum.
Bunu anlamak için uygun zamanda bir iki video izleyin:
Cem Toker asgari ücret:
• Cem Toker - Asgari Ücrete Farklı Bir ...
Cem Toker ABD Başkanlık sistemini açıklyor:
• CEM TOKER ALTINBAŞ ÜNİVERSİTESİ 16 03...
**
Kutuplaşmanız, kısır döngüye girmeniz, taraftar tipi olmanız; SİSTEMİN İŞİNE YARIYOR! Bunu unutmayın. Mevcut sistemin dışında düşünmemiz gerek. Daha da önemlisi; hayatımız bu tür seçimlere bağlı olmamalı, kendimizi bunların üzerinde tutabilecek gelir seviyesine çıkartmamız ŞART! Birleşmek, birbirimize destek olmak, daha sonra politik mekanizmalara etki edebilmek esas amaç olmalıdır.
8 pasaportunuz, 15 ehliyetiniz olduğunda ve geliriniz milyonları aştığında; dünya üzerindeki herhangi bir seçim, herhangi bir politik liderin başa gelmesi sizi etkileyecek mi? Elbette hayır. Bundan, kısır döngüden; 2 tane farklı renkteki ŞEYDEN kendimizi uzaklaştırmamız şart. Bunu nasıl başaracağız? Kendimize bakacağız. Spor, kişisel gelişim, çevre kurmak, iş kurmak... Bizim derdimiz bu olmalı.
Esas odaklanmamız gereken sorunlardan; obezite, HERKESLEŞMEK, spor yapılmaması, her gün beynimizin yıkanması, erkeklerin duygusalaşması ve zayıflaması, sosyal medyanın beynimizi ele geçirmesi gibi sorunlardan uzaklaşarak takımlarda fanatikleşmek, politik partilerde fanatikleşmek... Bizi yıkan, kutuplaştıran sorunlarla uğraşmak herkese zarar veriyor.
7 yıldır iş yapıyoruz ve öğrendiğim en önemli derslerden birkaç tanesini söyleyebilirim, 2 tanesini:
1- İş dünyasında birleşerek, ortaklaşara para kazanırsın. Her şeyi ben yapayım, tüm parayı ben kazanayım yok! Farklı alanlardakiler bir araya gelir, birlikte kazanır.
2- İş yapıyorsun, para kazanıyorsun ve karşındaki adam başka köken, inanç, mezhep, politik görüş, dünyaya bakış, eğitim ve kültür durumu ve benzeri durumlara sahip olabilir. Seni ilgilendirmez. Askere gidenler bilir; din, futbol, siyaset konuşmak yasaktır ve normalde bu nedenle iletişim kurmayacağın insanlarla orada kardeş gibi olursun. Yani din, mezhep, politika, futbol gibi konuları konuşmak KUTUPLAŞTIRIR!
İşte bunlar, BİRİLERİNİN işine yarıyor. Size zerre katkısı yok. Politik partilerden futbol kulüplerine, yandaşlardan (muhalif belediyedeki muhalif yandaşlar da dahil) memuruna herkesin işine yararken; Emre Çetin olarak benim ya da bireysel olarak sizlerin işine yaramıyor. O zaman bunlardan uzaklaşacaksınız.
Duygusallığa, dürtüselliğe, saçma sapan konularda kavga etmeye gerek yok. Birleşeceğiz, kendimizi geliştireceğiz, sistemin saldırdığı "maskülen erkek" imajına sahip çıkacağız. Olması gereken budur. Birlikte çalışacağız. Anadolu kültürü gibi hoşgörülü ne güzel bir kültür var, unutturdular. Buna sahip çıkacağız ve birlikte gelişeceğiz. Yapılması gereken de budur.
Kutuplaşmanın sana faydası yok, ayrışmanın, bölüşmenin, bireyselleşerek eve kapanıp bütün gün sosyal medyada vakit öldürüp, film izlemenin, televizyon izlemenin sana faydası yok! Kime mi faydası var? Seni kutuplaştırarak forma satan, oy alan, ürün satar; seni evde tutarak internet satan, saatlerini sosyal medyada geçirmenden para kazanan markaların, şirketlerin, partilerin, futbol kulüplerinin faydasına bunlar!
14
views
1
comment
Araba Söyleşileri 2/3 Demokrasi, Özfarkındalık, Disiplin
Değerli dostlar,
Sadece maskülen, baskın, sportif, cesur, zengin olmak yetmez. İnsanlık için bir şeyler yapmamız gerek. Bazı yanlışları, kendimizden başlayarak düzeltmeliyiz. Sözlerimin bazılarına katılacaksınız, bazılarına katılmayacaksınız, belki daha sonra anlayacaksınız... Fakat sorgulamaya başlayacaksınız ve önemli olan bu.
Bir değişim istiyoruz. Bireylerin kendisinden başlayacak; sağlıklı, kondisyonlu, savaşçı ruha sahip, ekonomik durumunu nasıl düzelteceğini bilen, kadın-erkek ilişkilerinin özünü anlayabilen... Fakat burada kalmayacak. Bunun yönetimdeki, bölge ve dünyadaki durumunu da görmemiz gerek. Bize özgürlük adı altında başka şeyler sundular. Tarihimizi doğru düzgün öğrenemediğimiz için; kadın haklarını, yönetimi, özgürlüğü Avrupa'dan ithâl etmeye çalıştılar ve hâlâ çalışıyorlar.
Avrupa ve Amerika, teknoloji ve bilim gibi bir çok konuda üstün. Dolayısıyla bunları yakalamamız gerekiyor. Fakat kendi özümüzü bilerek, bunların üzerine koyacağız. Önemli olan sağlığı, cesareti, savaşçı ruhu olduğu gibi; genel kültürü, tarih bilgisi de olan insanlar oluşturabilmek. Böylece bize insanlık ve demokrasi dersi vermeye çalışan Avrupa'ya, kendi tarihimizden ders verebiliriz.
Fatih Sultan Mehmed'in, İstanbul'u fetih ettiğinde, "Hektor'un öcünü aldık" (Doğu-Batı savaşı, bknz: Truva) dediği rivayet edilir. İstanbul sonrası Roma'yı almak istedi ve biraz ömrü olsa başaracaktı. Neden? 8 dil bilen, tarihi çok iyi bilen, bilim bilen ve sanatçı ruhu olan müthiş bir insan.
Tarihimizdeki büyük liderlere, komutanlara, askerlere bakın... Hepsi tarihi biliyor. Türk kültürünün parçası olan yönetimlerde de (Kurultay vs), herkes fikrini söyler, son söz Kağanın olur. Bunları bilmemiz gerek.
5
views
Devlet Otoritesinin Önemi: Sağlıkta Şiddet Sorunu ve Düzen
Esenlik dilerim dostlar,
Yarın ya da öbürgün, annem ameliyat olacak. Dolayısıyla bu hafta kanalla ilgilenemeyeceğim ama trafikte kısa bir video çektim ve sağlık sektöründeki sorunların bir bölümünü de anlatayım dedim.
Disiplin, düzen, kurallar önemlidir. Çünkü bir arada yaşayan kalabalığın düzenini sağlar. Bu, hayatlarına karışıp özgürlüklerine müdahale olmaması gerektiği gibi; korku ve baskıyla aynınoranda kaybolan denetimsizlik ve insanlardaki tepkiye de zemin hazırlamamalı.
Lüks semtler ile yoksul semtler; Bodrum ile Anadolu’daki yoksul bir kasabada gördüğüm en büyük fark: lüks semtlerde sakinlik, düzen, huzur vardır. Kornalar, gümbür gümbür müzik, trafikte tartışma, huzursuzluk çok azdır. Ülkedeki geçim sıkıntıları ve insanların kendini güvensiz hissetmesiyle birlikte toplumda huzursuzluk yükselir. Bu tehlikelidir. Rejim açısından olduğu kadar bireyler konusunda da tehlikeye neden olur.
Kötü okullar, Abdurrezak Al Hababibi Yllah adımdaki mahalle üniversiteleri (sözümona!) tehlikedir. Buradan çıkan mühendisler binalarınızı yapacak, teknikerler anestezi yapacak. Bir tanıdığımızın annesi, oral (ağız) yoluyla alınması gereken şurubu damardan yaptıkları için vefaat etti. Böyle hemşirelet yetiştiriyoruz. “Benim çocupum üniversite mezunu” diye aile gurur duyuyor, iktidar sa “üniversite açtık” diyor. Yüksek liseden başka bir şey değil. Herkesin üniversite okumasına gerek yok, olmamalı! fakat neden ve nasıl buna zorlandığımızı anlatmıştım.
Denetim, otorite, ağır cezalar; gerekirse askerî disiplinde hapishaneler ile, eğitim ile, huzur ve düzen getirilmeli. 30 yıl okuyor, sonra 30 yıl alanında uzmanlaşıyor ve bu adamı hasta yakını öldürüyor.
Daha bu sabah asker eğlencesinde denyonun biri, başka birini öldürmüş, askeri de yaralamış. Yolları kapatıyorlar! Ben mermi alamıyorum, bunlar nereden ve nasıl buluyor?
Dünyanın en sinirli 2 toplumuyuz. Kötü ne kadar şey varsa (obezlik, sinir vs), hepsinde dünyada ilk 10’dayız. Bunun ağır sonuçları olur. Gereken adımlar biran önce atılmalı.
7
views
Sağlıktan Toplumsal Geleceğe Önleyici Politika Vizyonu
Olay olduktan sonra tamiri ve düzeltmesi zordur. Fakat olmaması için alınacak önleyici tesbirlerle maddî ve manevî bir çok sorun, yaşanmadan çözülebilir. Önleyici hamleler! Çok önemli. Hayatınıza da uygulayınız.
6
views
Araba Söyleşileri Bölüm 1/3: Çaba, Yakutistan ve Otorite
Anlatacaklarım var.... Anlatmaya başlayınca 20,25, 40 dakikaları buluyorum. Biliyorum 10 dakikadan bile sıkılacak kadar dikkat kaybına uğrayan bir nesil haline getirildik. 3 saatimi verip blog yazısı yazıyorum, "abi video yok mu?" diyorlar. Çünkü o daha kolay. Video çekip 20 dakika atıyorum, "abi uzun". Fakat 20 dakikada ne anlatabiliriz? Anlatmaya başlıyorum. Zamanla daha iyi hale gelecektir fakat 40 dakika eklemek istemedim. 4 bölümlük bir video çıkıyor.
Her gün saat 18.30'da yeni bölüm gelecek. Yani önümüzdeki 3 gün boyunca...
Andrew Tate için gelenler var, kırmızı hap dünyasından gelenler var ya da beni eskiden beri takip eden arkadaşlar var... Tabii ki bir konuda sürekli bir şeyler yapmam gerek kendi hayatım gerek takipçiler açısından mümkün değil ama düzenli ve dengeli şekilde hepsinden azar azar paylaşmaya devam ediyorum.
Esen kalın.
6
views
Araba Söyleşileri 3/3 : Beyin Göçü, Bireysel Gelişimin Önemi
Şunu anlamamız gerekiyor; dünyayı değiştirmek, başarılı olmak ya da bazıları için "sevgili bulabilmek"... Bunların yolu, kendinizi geliştirmektir. Sağlamlaştırmaktır.
Disiplin altına girmemiz, kendimizi her alanda geliştirmemiz; olabilecek en iyis ürümümüz haline gelmemiz için var gücümüzle uğraşmamız gerek. Spor, sağlıklı yaşam temeli. Odası dağınık, kendine bakmayan birisinin dünyayı değiştirme hayali ne kadar gerçekçi? HENÜZ milyonları sürükleyemeseniz bile, hayatınızdaki ufak sıkıntıları değiştirebilirsiniz.
Bunları yaparken kendi kültürünü korumak önemlidir. Sağlam bir temel gerekiyor. Sağlam temel inşa edeceğiz. Bireyler, hayatlarında bu bilince ulaşırsa, toplumsal değişim de başlayacaktır.
5
views
Türkçe ve Türklükten Kopuş: Başakşehir’de Arapça
Videoyu 11 ay önce çekmiştim. Ancak yayınlamdığım videolardan bir tanesi. Bir süredir araba söyleşisi gelmedi, seven birkaç kişi var; en azından bunu yayına alayım.
Esenlik dilerim,
Genelde videolarda biraz sert dururum (normalde bu kadar sert olmadığımı söylerler ve değilim), fakat konu çok önemli ve insanlar vurdum duymaz. Bir insan, onu şekillendiren kişilere ve olaylara saygı duymalı. Bugün Türklük, Türkçe, bu devlet, Atatürk, öncesinde Osmanlı, Selçuk vs şeklinde gidebileceğimiz her şey bizi şekillendirdi. Sadece bu kadar değil, bu topraklarda yaşamış Bizans, Roma, Persler... Kısacası bölge medeniyetleri de bizi şekillendirdi. Bu yüzden önce bizi biz yapan ve sonra etrafımızda oluşmuş medeniyetleri, tarihlerini bilmek boynumuzun borcu. Bilelim ki bakış açımız otursun, bazı şeyleri daha iyi anlayabilelim.
Bir kaç blog yazısında bunu yazmıştım, hemen "abi köylüler..." diyorlar; arkadaşlar zihniyetin köylüleri aşağı görüp Türklüğü böyle kasaba insanının falan konuştuğu fikrini bilinç altında taşıyorlar. Burger house yazmış, yahu köylü nasıl okuyacak? İlkokul mezunu nasıl okuyacak? Okumasın diyor. Niye? İngiliz sömürgesi mi olduk? Gerçi gönüllü olarak oluyoruz.
Türkçe, Türk kültürü ve Türk tarihinden yoksun nesillerin yetişmesi bir sorun. Diğer bir sorun da Başakşehir ve İstanbul başta olmak üzere bir çok şehirde artan sığınmacı istilası. Bu; ekonomik, sosyal, kültürel açılardan olduğu kadar güvenlik, demokrasi, refah açısından da sorun. Kaldırmaz, hep söyledik. Şimdi konut fiyatlarından enflasyona her yerde görüyoruz. Çözülmesi gerek. Öylece bırakılacak bir sorun değil.
Dilinize, kültürünüze, tarihinize sahip çıkın. Bunu sadece Türkler için söylediğimi düşünüyorlar, değil; sizi siz yapan değerler neyse, kendinize "Türk" demiyorsanız bile sahip çıkın. Milliyetçilik bilinciniz olsun, ileri gelen yazarlarınızı okuyun, halkınızı bilin.
Fakat bütün bunlarla birlikte, Türkiye'de de Türkçe olmadan farklı bir dil olmasını ben hazmedemiyorum, bunun olmayacağını da bilin. Ben yurt dışı destekli komünist, feminist, hümanist sevgi pıtırcığı değilim. Milleti bir arada tutan kavramlardan birisi de dildir, en büyüğüdür. Dil öğrenimi ve konuşmak, düşünce tarzınızı belirler (sinirsel iletişim, sondan ekleme vs tarzı). İngilizce, Arapça, Farsça, Fransızca sözcükleri katmak; Türkçesi varken bunları kullanmak büyük sorun. Gönüllü sömürge oluyorsunuz.
Zaten bir kesim İslâm adı altında Araplaşırken, diğer kesim çağdaşlık adı altında Amerikanlaşıyor. Biz de arada kalan, sıkışanlar olarak bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz ama kime neyi nasıl anlatacağız bilmiyorum.
Dilinize, tarihinize, kültürünüze olabildiği kadar sahip çıkın. %100 Türkçe konuşmak imkânsız ancak "konum" sözcüğü varken, "lokasyon" da kullanmayın. Ürün ve şirket adlarını İngilizce yapmayın. Bakanlıkta da sorun var, izin vermiyor ama İngilizcesini koyuyorsun izin veriyor, bu da ayrı konu ama neyse... En temel konuda o kadar fazla sorun var ki, nereden tutsak elimizde kalıyor.
Başakşehir’de her yer felaket. Bazı videolar illâ karşınıza çıkmıştır. Türkçe olmayan tanıtı (tabelalar) gırla! Yazık.
9
views
Turizmde Kaliteli Turist Vizyonu Gerekiyor (Yalıkavak - Bodrum vb Lüks Yerler)
%1'den bahsedince yine bizimkiler "5 büyük ayile(!)" falan diyecek. Değil. Dünya servetinin büyük bölümünü elinde tutanlar %1,1. Dolayısıyla bu adamların yatırım yapmak isteyeceği, gelip kalmak isteyeceği ve geldiklerinde milyonlarca lirayı yattan otele, restoranlardan diskolara, eğlence sektörüne bırakacakları bir sistem arzuluyorum. Sayı değil, kalite önemlidir. Bu da projelerle, düzgün yerlerle, vizyonla olur. Ne yazık ki bu alanda uzaktayız.
Turizmde yine iyi yerdeyiz, hak yememek gerek. Fakat neden Dubai (BAE), Arabistan, Katar vb ülkeler gibi lüks turizme yönelmeyelim? Neden Avrupa ve dünyanın BİM'i gibi davranalım? Burada çalışanlar da eğitim görüp, daha iyi paralar kazanacak ve alım gücü artacak.
Yani üretimde de diyoruz ki "bilmem ne kadar ihracat". Adam cep telefonu satıyor, sen 3 buzdolabı hammallığını yapıyorsun. Hattâ o bile iyi. Mobilya, ayakkabı boyası, ıvır zıvır satıp gelişmeyi bekliyoruz. Vizyon gerek. Böyle olmaz.
Türkiye bunu başarabilecek kalitede. İnsanlarımız çalışkan. Fakat devlet vizyonu gerek. Partilerin üzerinde bir devlet vizyonu. Rusya uçağı düşürdük, 2 yıl turizm gitti. Ruslarla aramız iyi, dünya yaptırım uyguladı; turistler geldi. Rusya Avrupa'yı donduracak, emekliler gelip burada odalarda 3-5 ay kalacak... Ya böyle olmaz, gerçekten olmaz. Olmamalı.
Para, vizyon, yatırım gerek. 3-5 yıllık değil; 50-100 yıllık vizyon ve plan gerek, kalkınma gerek. Yoğurt, baklava vb bir sürü şeyi "Greek" yani Yunan olarak biliyorlar. Kendi kültürümüze sahip çıkmanın bir yolu da turistleri buraya çekip burada görmelerini sağlamak. Vatanseverlik böyle olur, lafla olmaz.
Ülkemizin her alanda; tarım, sanayi, turizm, sanat, kültür, doğa... her alanda muazzam bir potansiyeli var. Önemli olan şu: ne kadarını kullanacağız? Nasıl kullanacağız?
7
views
Kötü Haberlerden Kötüsü İnsanların Konuşmaları
Kötü şeyler yaşanabiliyor. Başımıza kötü şeyler gelecek veya yakınlarımızın, çok sevdiklerimizin ve uzak olduğumuz insanların da başına gelecek. Zor zamanlarda, yakın olmasanız bile sizden alacakları bir telefon, onlara moral sağlayabilir. Bu nedenle geçmiş olsun demek için arayın. Arama yaptığınızda da, “neden başınıza geldi, tüh tüh, vah vah” demek yerine insanlara moral verecek şeyler söyleyin. Bunu da yapamıyorsanız, nasılsınız diye sorup anlatmasını bekleyin ve geçmiş olsun, yapabileceğim bir şey var mı? şeklinde soru sorarak telefonu kapatabilirsiniz.
Vefaat ve kötü durumlarda işi gücü bırakıp bu tür değişik tiplemelerle uğraşıyoruz. Bu nedir ya?
3
views
Sorun Halkta: Ahlâksızlığa Alkış Tutan Yığınlar ve İspiyonculuk Sistemi Önerisi
Otobandan geçiş ücretlerinden kaçırmak, fiş kesmeden vergiden kaçırmak, sigorta yatırmamak… Sorsan kul hakkı diye başlarlar. Maalesef durum bu. Sen her şeyi resmî yapıyorsub, parayı nasıl yetiştireceğini bilemiyorsun. Dolayısıyla ahlaklı, dürüst olmak bu ülkede ceza hâline geliyor.
Eskiden suçlu, haksız, ahlâksız olmak utanılan bir şey idi. Şimdi hem suçlu hem güçlü kıvamına gelmişler. Şaşırıyorum.
4
views
EFSANE VİDEO: Kadınların Yeteneksizliği Üzerine - Andrew Tate Türkçe
Konuşmaları anlayabilmek için özellikle birkaç temel şeyi bilmek gerek. Diğer türlü ne dediğini anlamazsın. Ardından irkaç şey söyleyeceğim.
En başında erkeklerin değersiz doğduğu. Tamamen doğru, erkekler değersiz doğar. Kendilerini geliştirmeli, dağa tırmanmalı, toplum için işe yarayan birisi olmalılar ki saygı görsünler. Kadınlar ise zirvede doğar. Aşağıya düşmemek için uğraşmaları gerekir. Rivelino'nun çevirdiğim öğretileri (her yeri dövmelerle kaplanmış, onlarca erkekle birlikte olmuş, sosyal medyada çıplaklığı sergileyen vs) aslında temelde kadınların bu değerlerini koruyamamasının bir nedenidir. Peki neden kadın değerlidir erkek değersizdir? Size hipergami vb şeyleri anlatabilirim ancak hiçbirine girmeden güncel örnekle anlatayım:
15 yaşında bir kız bir de oğlan düşünün. Sosyal medyaya giriyor. Dertleri ne? Yeğeniniz, çocuğunuz, kardeşiniz varsa bilirsiniz; takipçiler, snapchat puanları vs... Hatta Nike ayakkabılar, bilmem ne tişörtler falan. Tamamen lüks, para ve şöhret. Peki 18-19 yaşına geldiklerini düşünelim. Reşit olmuş, bir kızın ilgi çekmesi ne kadar zor olacak? Biraz dans videosu, biraz crop ve açık giysiler ve bam... Binlerce takipçi. Tiktok gibi mecralarda düzenli paylaşımda para dahi kazanır. Hattâ sağlam zemin yoksa, ayak fotoğraflarıyla deli gibi para kazanabilir, nasılsa yüzü görünmüyor!
Gelelim oğlana... Ne yapabilecek? Bir erkeğin ün kazanmasının birkaç yolu var: doğuştan zengin mi? Çoğu değil. Ünlü mü? Kesinlikle değil. Cinsellik hiçbir işe yaramaz... Diyeceksiniz ki "ama kaslı adamlar falan"... Girip gönderilerine bakın, takipçilerin de yazanların da çoğu erkek. Bir gymrat denilen vücut geliştirici kızlara bakın (isimlerini vermeyeceğim) bir de oğlanlara. Takipçilere ve yorumlara bakın. Neyse, erkekler için tek bir şey kalıyor geriye: çılgınlık! Belki komik olup yürüyebilirler. Birkaç kişi var, atletli bir eleman var isim vermeyeyim, çok sağlam mizahı var ama MASKÜLEN değil, erkeksi değil. Spor yok, saçlar biraz sıkıntılı. Sağlam olmasına rağmen durum ortada. Bir de Vine'dan gelen 2 isim var, vücut yapıyorlar vs. Fark burada oluşuyor ama ÜN GEREK! Bunun için komedi belki ama kesinlikle çılgınlık şart... Bu yüzden kışkırtma vb bir sürü saçmalık görüyorsunuz.
Bir kadın, sadece kadın doğduğu için değerlidir.
Bir erkek ise, erkek doğduğu için değersizdir.
Spor yapmalı, çevre yapmalı, para kazanmanın yollarını bulmalı, kendini geliştirmeli...
***
Diğer mevzu, kadınların sürekli olarak kendilerini haklı görmesi. SÜREKLİ... Patron suçlu, müdürü suçlu, arabayla saçma salak kullanır ama belediye suçlu, diğer araç onu sıkıştırmıştır (aslında öyle bir şey yok) o suçlu, eşi otomatik araba almaz vites suçludur... Fakat bir tek kendileri suçlu değil. İşte erkekleri de radikal solcu feministler bu hale getirdi. Baskıladı, saçma sapan bir sistem getirdi. Şimdi kadınların bayıldığı bütün özellikler suçlularda. Asilik, heyecan, eğlenceli olma, maskülenlik, baskınlık vs... Erkekleri evde "kızla eşit olsun" diye bulaşık makinesi boşalttırdınız, kadın işleri yaptırdınız; birisi size sorunca "romantik olsun, anlayışlı olsun, kapı açsın" diye sürekli saçma salak şeyleri vurguladınız ve gördüğünüz ilk dağ ayısına tutuldunuz. Şimdi "adam gibi adam kalmadı", "gerçek erkek yok"... Suçlu? Tabii ki yine erkekler! Asla kadın suçlu değildir. Sizler kardeşlerim, kadınlaşmayın, sorumluluk almayı bilin!
Hatta maskülen erkek olmanın bir numaralı kuralı bana göre sorumluluk almak! Bununla ilgili üniversite videomda (araba söyleşisi) biraz anlattım. Başınıza gelen her şeyin sorumlusu sizsiniz. Bizi kadınlardan ayıran şey bu. Kadınlardan oluşan bir ordu, başında kadın komutan, tamamen kadınlardan oluşmuş bir ülkeyi hayal edebiliyor musunuz? Yenilgi üstüne yenilgi ve hâlâ suçu bir şeylere atıyorlar. Böyle olmayın.
**
Tate konusuna gelecek olursam... Ben küçüklüğümden beri bilim insanlarının, müzisyenlerin etrafındaydım. Dans kulübüne gittim. Birçok şey yaptım ve buralarda bazı kadınlarla tanıştım. Evet Tate haklı, kaçı taş gibi ve yetenekliydi? Tartışılır ama Andrew'in bunu fark etmesi güzel. Çünkü burada yanıldığını düşünüyordum ve ortaya çıkmaya başladı. Yanılmadığı konu, başarılı kadınların kaprisleri, kendilerine bakmamaları, erkeksileşmeleri.
İş yerinde bazı kadınlarla da bunu konuşmuştum. Erkeklerin hobileri ve ilgi alanları var. Benim; Formula 1, gokart, kick boks geçmiş yıllarda okçuluk, dans, kaligrafi, programlama... Bunların yanında Rusça öğrenmeye çalışıyorum 225 gündür, ve aylardır eticaret ile satış pazarlama ve ürünlerimizi yurt dışında yeni nesil pazarlama ile satış için uğraşıyorum. Kadınlara bakıyorum, çoğunun en büyük hobisi örgü. Bu da bir şey ama o kadar! Etrafımda dansçı kızlar var ve atletizm, dans, buz pateni ile uğraşanların etrafında bulunun derim! Fakat başka kızlara bakıyorsun doğru düzgün spor dahi yapmıyorlar. Spor yok, düzgün beslenme yok, yeterince su içmek yok, herhangi hobi yok... İnsanın hobisi olur. Her gün en az 10 video izliyorsam; bunların 3-4 tanesi kick boks / boks, 1-2 tanesi f1, geri kalanları da Andrew ve ticaret ile ilgili olandır. Kızlar? En büyük hobileri makyaj yaparken deve gibi gülüp dedikodu yapan camışları izlemek...
Aklıma gelmeyen bir sürü şey var ancak İkinci Dünya Savaşı'nda kullanılan tanklardaki şanzıman sistemini araştırıyordum, bak 2nci Dünya Savaşı'na ve teknolojisine bayılırım mesela, bu da başka konu. Soğuk Savaş'ta KGB ajanlarının eğitim kitabı var, bunu okudum. Son birkaç yıldır haber, dizi, film izlemek beni sıkıyor. En son bayramda film izledim. Oturup saatlerce Netflix izliyor, yarışma izliyor kadınlar...
Gerçekten sorun. Değerini koruyan kaç kadın var? Spor yapan, hobilerle meşgul olan, yeteneklerini sergileyen, kendine bakan, sevgilisine/eşine bakan? Sağlıklı yemek nedir bunu bilen ve eşine hazırlayabilecek kaç kadın var? "KaDINvE eRKeK EŞittİR, kOCaM bANa yEMeK HAzırLASığĞN".... Tabii...
Feminen kadın, maskülen erkek gitti. Erkeklerle rekabet etmeniz söylendi. Her şeyi yapabileceğiniz vurgulandı. Çocuğu da yaparım, kariyeri de dendi. Daha sonra maskülenleşen kadınlar türedi, iş dünyasına girdi, "biz de başarılıyız" dendi. Sonra? İş dünyasında başarı basamaklarını çıkanları, akademisyenleri, adını medyadan duyduğunuz şirketlerin sahibi kadınları ve önemli STK'ları, organizasyonları kuran kadınları gördüm. MASKÜLENLEŞMİŞLER, neredeyse istisnasız başarısız evlilik yaşamışlar ya da hiç evlenmemişler. Sorsanız sorun tamamen adamdır, kaynanadır değil mi?
Senin yanında hangi adam kendini erkek gibi hissedecek? Zaten baskılayıp boka batırdığınız erkek nesli, sizin elinizde oyuncağa döndü ve iyice pısırıklaştırıyorsunuz. Sonra? Erkek, seninle erkek gibi hissetmiyor. Angele Merkel, "başarılı kadın"... Dönüp bakıp, erkeklerin kaçı için çekici? Kaçı için kadın gibi? Saçma sapan işler, sonra evlilik bitiyor. Sorun yine erkeklerde... "Erkekler bizi taşıyamıyor, adam gibi adam yok"... Sen feminenliğini kaybetmişsin farkında mısın?
50 yaşında, 5 kediyle; ya başarısız evlilik ya da boşanma...
Aile kavramı tamamen çöktü.
Bu dünyaya çocuk getirmeyecekmiş.. Ay götüm!
Buradaki en temel problem, bizim maskülenliğimizi kaybetmiş olmamız. Camış, çirkin, hiçbir yeteneği olmayan kız biraz açık giyinsin; buna yazacak binlerce abaza var bu ülkede. Mesaj kutusu dolacaktır. Sizler erkeklerin yüz karasısınız... İlkel dürtülerinize; cinselliğe, abur cubura, pornoya yenik düştünüz. Masturbasyon ve porno bağımlısısınız. Spor yok, sağlıklı beslenmek yok, kendini geliştirmek yok! Sizin yüzünüzden 2-3/10 olan kızlar kendini 7-8 anıyor ve kendinden iyisini dolayısıyla 9-10 olan erkeği arıyor. Hoş hipergami böyle çalışır ama siz hipergamide nerede olacaksınız?
Toparlanıp kendinize gelmeniz gerek.
Kadınların zehirli çerçevesine girmeyeceksin,
Ne demek hanımcılık kazanır?
Toparlan, mantaliteni geliştir.
10 PUANIN VAR!
- eğer şuan yatıyorsan 1 puan
- en az 20 dakikadır sosyal medyadaysan 1 puan
- kız arkadaşın yoksa 1 puan
- dövüşmeyi bilmiyorsan 1 puan
- 1 haftadan fazla spor yapmadıysan 1 puan
- son 1 haftada 2'den fazla kez abur cubur yediysen 1 puan
- 3 litrede az su içiyorsan 1 puan
- erkeklerin bilmesi gereken 100 yetiden 90 ve altı kaldıysan 1 puan
- boy, para, gelecek vb kaygın varken vücut geliştirmiyor, para kazanmak için deneme yapmıyorsan 1 puan
- Son 10 günde porno izledin ya da masturbasyon yaptıysan 1 puan
toplamdan düş! Kaç puanın kaldı?
Eğer 5 ve altıysa kendinden utanmalısın. 3 ve altıysa zayıfın önde gidenisin. 8 ve üstü müthişsiniz. Arasında kalanlar da iradelerini kontrol etmeli.
374
views
Andrew Tate Olimpiyatlardaki Rezilliği Konuşuyor Paris2024 - Türkçe
Görüntülerin bir bölümünü koydum. İlk paylaştıklarında inanamadım. Gerçek mi anlayamadım, maalesef gerçekmiş. Eski olimpiyatlara bakın, 208 Beijing olimpiyatlarına; orada disiplini, sportifliği, adanmışlığı, çalışkanlığı falan bulacaksınız. Açılışta da bunu bulacaksınız.
Peki ya bunlarda ne var?
Ucubeler, tam anlamıyla ucubeler, şeytani imgeler, camış bir kadın! Yahu senin olimpiyatlar ve sporda ne işin var? O da bitmiyor, lgbti bireyler mevcut. Küçücük çocukların önünde. Üstelik İsa'nın son akşam tablosuyla dalga geçilmiş. Fransa'dakiler ise bunlara gerçekten sessiz kalıyor.
Her yere lgbti propagandası sokuldu. Aile kavramı yok edildi! Geçen gördüm, internette bir reels yapmışlar, şöyle:
erkek akıllı + kadın akıllı = aşk
erkek akıllı + kadın aptal = hamilelik
erkek aptal + kadın akıllı = evlilik
görüyor musunuz? İkisi de akıllıysa, aşk sadece. Pompa diyecekler de diyememişler, dilleri varmamış! 3 ay onunla, 5 ay bununla diyememişler. Hatta video arasına koyduğum 1 kadın, 2 erkek var; herkes herkesle.. Gavatlığı da öne çıkartacaklar da tepki çeker diye henüz eklememişler!
Evlilik, hamilelik, aile falan ancak aptalların işi demeye getiriyorlar. Akıl alır gibi değil! Aptallık... Ee kim akıllı? Bir de "bu dünyaya çocuk getirmeyeceğim" diyen tipler var. Neden? İnsanlar aptalmış, insanlık çökmüşmüş... Senin IQ'un 140 ya, sen süper kültürlü, bilgili, eğitimlisin ya; neden 3-5 çocuk getirip dünyayı düzeltmeleri için eğitmiyorsun?
Gördüğünüz gibi böyle böyle dayatmalar başladı...
Çocuğuma neyin doğru neyin yanlış olduğunu Netflix ve radikal solcu medya anlatıyor. LGBTİ propagandası... Her yerde! Gözümüze sokuluyor.
Olimpiyatlarda şirin baba gibi tipin, dombilik kadının, arkadaki ucubelerin, lgbti propagandasının işi nedir? Erkek bedeniyle "ben kadın hissediyorum" diyerek olimpiyatlarda kadın kategorisinden girip, bütün kadınlara haksızlık yapılması saçmalığı?
Bu tür propagandaları zaten her yerde yapıyorken, Fransa'da olimpiyatlarda bunun yapılması rezilliğin daniskası!
2008'deki Beijing olimpiyatlarına bakın. Çin'e bakın, Asya'ya, Rusya'ya... Batı-Doğu savaşında sıra sıra öne geçtiler, bu sefer sıra Doğuda. Çünkü anaokulundan itibaren disiplin, spor, müzik, bilim ile yetişen ve mühendis, astronot vb olmak isteyen Çinli ve doğulu çocuklara karşı; lgbti propagandası, only-fansçı kızlar, kalça sallayarak bir yere gelmeye çalışan ve fenomen, ünlü, şarkıcı vs olmak isteyen nesillerin hiçbir şansı yok!
Doğuda dövüş var, mücadele var, azim var, disiplin var... Bizim ülke dahil batıdaki prenses erkekler; dudağı patlar diye boksa, kick boksa gidemiyor! Ben 11 yaşında tüfekle atışa başladım. Askere gittim, yaşım büyük olduğu için yanlarında tuttular. Çocuk yere yatmış, 23 yaşında, tüfeği ateşleyecek, titriyor! Aynı çocuk dövüşemez, evde dolap ayarı yapmayı bilemez... Ormana bırak ne balık avlar ne ateş yakabilir.. Meziyeti ne? CS GO'da bilmem ne kadar adam öldürüyor...
Tamamen içine çökmüş, kaosa girmiş, tüketici kültürü haline dönmüş bir toplum! Başka hiçbir şey değil. Batıyı buna dönüştürdüler. Saçma salak rapçilerin şarkıları, marka giysiler, lüks telefonlar, ailesine lüks için baskı, para, açgözlülük...
Oysa ticareti, dövüşmeyi öğrenen, spor yapan, kendine bakan, zehir gibi gençlerle dünyayı fetih edebilirdik! Fakat onları p*rno, abur cubuk, fast food, markalar, 20 saniyelik instagram videoları ve cinsellik ile zehirlediler. Ben ve benim gibi bir sürü insan uyandırmaya çalışıyor. Fakat çok azı uyanacak. Önemli değil. Uyanmış, spor yapan, dövüşmeyi ve silah kullanmayı bilen, genel kültürünü yükseltmiş, ticareti bilen, maskülen ve güçlü mantaliteye sahip sağlam %10'u; çürümüş, kokuşmuş, erkekliğin ne anlama geldiğini dahi anlayamayan, kafayı cinsellik ve abur cuburla, ilkel dürtülerle bozmuş, dopamin bağımlısı saçma sapan tayfaya tercih ederim.
Siz hepiniz, biz ise %10!
Karar sizin, aptal, basiretsiz %90'a mı katılacaksınız; yoksa birleşip, büyük işler yapacağımız %10'luk tarafa mı?
102
views
Andrew Tate Serbest - Romanya'dan Çıkabilir
3 yıllık suçlamalar, birkaç aylık hapis; Tiktok çektirdiği için “insan kaçakçılığı” suçlamasıyla medya ile karalama kampanyaları, kurbanı olmayan, nerede nasıl konusunda hiçbir delil gösterilmeyen süreçler… Birileri Andrew’in birlikte olduğu kızlara ulaşıp yalan beyan için baskı dahi kurmuş ve bir kadın, yalan beyan nedeniyle İngiltere’de hapis cezası aldı.
Bu kadar süreç, karalama kampanyası ve medya mahkemesinde kötü gösterilme… Sonuç? Özgürlük. Ancak feminist komünist, insan ve hayvan hakları savunucusu, lgbti destekçisi renkli kafalar sonuca vardı bile!
Radikal sol da en az radikal sağ kadar aptal. Radikallikten kaçının. Suç varsa ceza verilmeli. Ancak suç balonları, iftiralar “suçlu, size göstereceğiz, kanıtlayacağız” yalanları ve birtakım oluşumların elinin altında duran medya, sosyal medya, ünlü ve fenomenler ile Andrew’i kamuoyunda suçlu göstermeye çabaladılar. Gücü, parası ve en önemlisi zekâsı ile iyi mücadele etti. Gerçekten yavaş olsa da, ortaya çıkmak gibi bir huya sahip.
101
views
Andrew Tate Cezası ve Durumu Hakkında Konuşuyor
Andrew Tate'i kanalda çevirmeye başlamamı bilenler bilir; yıllardır takip ediyorken, birden Google'dan Meta'ya, Twitch'ten Twitter'a hatta Uber'a kadar hesaplarının silindiğini söylemişti. Her fırsatta "özgürlük" diye tutturan batının bunu yapabilme ihtimali tüylerimi diken diken etmiş, ve çevirmeye başlamıştım. Düzenli çeviri yapan ilk kanaldım. Hâlâ şüphelerim vardı, derken youtube'da 5 kez dalga dalga "silinme" olaylarını yaşadım.
Bir gün kalkıyorum, 10-15 hatta bir keresinde 30 küsür videom birden silinmiş buluyordum ve bunların ekran görüntülerini de sizinle paylaştım. Daha sonra yaşananlara ve Andrew Tate'in söylemlerine bakınca; doğru söylediğini, batının göründüğü kadar masum olmadığını anladım. Batı da diktatördür. Sadece çok sinsi şekilde yapar.
Andrew Tate, kötü de olsa her zaman parayı nasıl kazandığını anlattı, webcam işini, kumarhaneleri, hepsini anlattı! HEPSİNİ. Gazeteciler de "aha kumarhanesi" diye bir şey bulmuş gibi davransa da hepsini anlatmıştı. Onlarca kumarhanesi (Doğu Avrupa'da mafya ile ortak) mevcut.
Fakat suç varsa yakalarsın. Tiktok'ta kızları video çekmeye zorlamış iddiası ile "suçlu" dediler. Kızların kendisi bile kurban olmadıklarını söylemesine rağmen, mahkeme ve yargı, "hayır siz farkında değilsiniz, kurbansınız" diyor! Yani? Kadınlar işlerine gelince eşit, özgür, kendi ayakları üzerinde durabilir; işlerine gelmediğinde de "kurban değiliz, zorla bir durum yok" demelerine rağmen "hayır siz düşünemiyorsunuz" modundalar.
Üstelik "insan kaçakçılığı" öyle bir suçlama ki; gasp, hırsızlık vb suçlarda olduğu gibi durum yok. Yani bildik bir kaçakçılık yok, dava komediden ibaret. Buna rağmen çoğu radikal solcuyu geçtim (ki zaten en az radikal sağcılar kadar şaşkın ve mantıksız olduklarını gördük), normal insanlar bile suçlu olduğuna inanmış. Kaynak? Gördükleri haberler... PROPAGANDA HABERLERİ!
İşte batı dediğiniz tam olarak budur!
113
views