Andrew Tate Beni Öldürmek İstediler, Bıçaklanması - Türkçe Altyazı
Bir süredir istemiştiniz, çevirdim.
Andrew'in bir kaç videosu var. Bir tanesi stüdyodaydı (veganlık vs üzerine). Burada da yutkunuyor, takılı kalıyor. Alkollü olmasından çok, psikolojik açıdan gerçekten bazı şeyler yaşıyor (muhtemel zaten) fakat sanki bir şey anlatmaya çalışıyor ama zor tutuyor gibi.
Dediklerine gelecek olursam, zengin falan değiliz ancak iş kurduk ve 7 yıldır uğraşıyoruz. Gerçekten avukatlara ihtiyacınız oluyor. İşini yapmayan çalışanı işten çıkarttığınız için davayla uğraşabilirsiniz (ve %99.9 işveren suçlu, boşanan erkek de %90 suçlu, sistem böyle). Veya işinizi yaparsınız ve her şey bitince, adam "istediğimiz gibi değil" diye sırf pisliğine para vermez ve dava ile uğraşırsınız. Dava 3-4 yıl sürer. Paranızın değeri düşer. O da biliyor. Böyle ahlâksızlar var. Ya da başımıza gelmedi ancak duyduk, çeşitli pislik durumlar çıkıyor.
Durum ne olursa olsun; iyi bir avukata, iyi bir doktora, iyi bir muhasebeciye İHTİYACINIZ OLUYOR. Kamuoyuna yansıyan davalara bakan avukatlar oluyor; kadın cinayeti, mafya işleri falan... Sonra bu davayı alan adamın işi patlıyor. Neden? Çünkü 1. bu işi alabilecek cesarette, kendine güveniyor; 2. daha da önemlisi üstesinden gelebilecek meslekî bilgiye sahip ve 3. reklamı yapmış oluyor. Yani iyi bir avukat olmazsa olmaz imiş. Gün geçtikçe anlıyorsunuz. Yanlış hazırlanan (daha doğrusu iyi niyetle hazırlanan) anlaşma, paranızı yıllarca alamamanıza neden olabilir ve burada karşı taraf suçlu bile değil. Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir derler.
Annem iyi niyetli olduğu için, iş hızlı bitsin diye bizimle ilgisi olmayan şeyleri de yapıyor. Bizim için çok büyük iş değil ama karşı tarafı maliyetten kurtarıyor. Ve iş "yapmasaydınıza" geliyor. DMF dosyaları var örneğin, 248 sayfa DMF, İngilizce'den Türkçe'ye çevrilmiş. Görevimiz değil, sayfa başına bilmem kaç lira verip çevirttirecek! Fakat bizimkiler çevirdi. Bunun gibi neler var neler. Defalarca uyardım. Bütün iyi niyetimiz, başımıza iş açtı. Hepsiyle ilgili sorunlar yaşadık.
Dolayısıyla iyi niyet değil, avukatlar tarafından doğru düzgün hazırlanmış yasal belgelerle, tarafların sorumlulukları iyi belirlenerek işlemler devam edilmeli.
**
Bazı insanlar tanıyorum, hatta akrabalarım var, durumları çok çok iyi. Büyük işler yapıyorlar, düzgün iş insanları. Aynı arabayla, aynı rotadan gitmiyorlar, aynı uçağa binmiyorlar. Evleri yakın, aynı işyerine gidecekler; 2 araba, 2 farklı rota. Ve bu insanlar Andrew Tate gibi kumar vs işi ya da yasadışı iş yapmıyor! Devletle işleri var, her türlü şey var ve durum bu.
Bizzat tanık olduğum olaylar var. Enzim geliştirdik ve burada üretim yok. Yurt dışından üretim var. Bizim enzim başta aktivitesi düşüktü. 1,5 yılda; piyasadakilerden çok daha düşük sıcaklıkta ve çok daha kısa sürede etki etti ve bizimkiler tükürük ile bağırsaktaki bakterilerin ürünüydü. GDO'lu değil, cilde zararı yok vs... Bu duruma geldikten sonra işlerle ilgilenen herkes bizimle bağlantıyı kestiği gibi, bundan kismeye bahsetmemiştik, insanlar bizi arayıp "stajyer olarak gelmek" istedi, para istemiyor. Bir noktada, yolda kamyonun altında bile kalabileceğimizi anladım ve projeyi rafa kaldırdık. Ya birisine satacağız ya sağlam bağlantılarla gideceksiniz.
Hiçbir şey görüldüğü gibi değil. Mutlaka iş dünyasına girin ama temkinli gideceksiniz. Bir noktaya geldikten sonra gerçekten çok farklı olaylar oluyor. 3 boyutlu yazıcıyla tablet basmayı başardık. Bununla ilgili çeşitli kurumlarla konuştuk. Şimdi tam anlatmak istemiyorum fakat şu kadarını söyleyeyim; "ilaç firmaları bizi tefe koyar" diyen, üst düzey bir insan vardı. Makamını da açıklamıyorum ama 1,5 saat toplantı yaptık ve oldukça üst düzeydi.
**
İyi doktorlar sizi sağlıklı tutar. İyi muhasebeci, her türlü yönetmeliği, yasayı, teşvikleri vs takip edip size muazzam paralar kazandırır. İyi avukat ise mal varlığınızı ve sizi korur. Fakat akıllı olmanız, temkinli gitmeniz, doğru siyasi ve iş bağlantılarıyla ufak ufak adımlar atmanız ve kazanırken başkalarını da kazandırmanız (ağ olarak söylüyorum sakın rüşvet falan işlerine girmeyin); sizin için en doğrusu olacaktır.
Bunları deneyerek görüyoruz. Deniyorsunuz, deneyim kazanıyorsunuz ve herkesin kendi doğrusu var. Bu yüzden kendi hayatınızı kurun ama akıllı olmak ZORUNDASINIZ.
258
views
Bizlere İzlettirdikleri Şeyler - İşte Sosyal Mühendislik!
Üniversiteden bu yana televizyon izlemiyorum. Ruhumu daraltıyor. 2 saatlik dizi bölümü mü olur? Hadi olur, hepsinde mi dram, dram, dram... Bağırış, çığırış, sürekli bir duygu sömürüsü. Neden?
Bizimkiler televizyon izliyor, arada salona gidince böyle saçmalıkları görüyorum, fragmanlar denk geliyor sürekli buradaki gibi. Yahu neden? Dünyanın en sinirli 2. milletiyiz. Mutsuzuz, nerede kötü konu var, orada zirveyi zorluyoruz.
Milletimizin ruh sağlığı bozuk. Hakaret için söylemiyorum; ciddi anlamda psikolojik destek gerekiyor. İşte görüyoruz, kafasında kuran tipler var, trafikte görüyoruz psikopatlar var... Partiler, bunları çözecek adımlar atmadı. Toplum sağlığı çok önemli. Huzur, mutluluk çok önemli fakat bunun için politika üretmeyi bırakın, umursayan, dile getiren yok.
Şunları izleyen bir toplum, bir birey nasıl sağlıklı olabilir? Sağlık sadece beden sağlığı değildir; ruh ve sinir sağlığı vardır. Ruhunuz ve zihniniz sağlıklı değilse, er ya da geç bedene yansıyacaktır.
**
Özgürlük, modernlik adı altında getirilen programlarla uyutulan bir halk. Nasıl uyutulduğuna bakar mısınız? "Beni başkasıyla düşün" diyeni mi ararsın, kadının boğazını sıkanı mı? Sürekli cıyaklayan kadınlar? Sinirli, atarlı erkekler? Her fragramda bağıran kadın ve atar yapan erkekten en az birer tane var.
Toplum yıllarca bunu izledi. Spora zamanı yoktu, oturup 4 saat sörvayvır izledi. İzlerken abur cubur gömdü. Sağlıksız, hareketsiz yaşama.
Japonya’da Tohoku Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre çok televizyon izleyen çocukların beyinlerinde hipotalamus, duyu motor ve görsel korteks bölgelerinde yavaşlama meydana gelmektedir. Sözel IQ puanları düşmektedir.
Çocukluk döneminde tv başında geçirilen her 1 saat, depresyon semptomlarının gelişim ihtimalini %8 arttırırken; her 2 saat için tip-2 diyabet riski %20 artmaktadır. Asosyallik, iletişim becerilerini köreltmektedir.
Ayrıca ekranda gördüklerinizi sesli olarak izlediğinizde, düşünme becerinizi köreltecektir. Beyniniz tembelleşiyor. Roman, kitap okurken hayal gücünüz gelişirken; televizyon izlediğinde tam tersine etki gösterecektir.
**
Türkiye'ye bakalım...
Televizyon İzleme Araştırmaları A.Ş'nin 2020 araştırması diyor ki: TÜRKİYE'DE GÜNDEME 4 SAAT 33 DAKİKA TELEVİZYON İZLENİYOR!
İnternet kullanımı ise ortalama 8 saat! Bunun 3 saati sosyal medya.
4,5 saat televizyon, 8 saat internet; eder 11,5 saat. 8 saat uyursan, 19,5 saat. Yemek, duş, tuvalet için günde 1,5 saat ayırsak; 21 saat. Geriye 3 saat kalıyor? Türkiye, 3 saat mi çalışıyor?
**
Bu yazıyı okuduktan sonra lütfen telefonunuzun ekran süresine bakın. Elbette televizyon izlemeyin, sosyal medyaya girmeyin demiyorum. Fakat bırakın 8-10 saati; 2-3 saat bir şeye zaman harcıyorsanız, bundan en yüksek verimi almak zorundasınız.
Üstelik ne izlediğiniz, ne yaptığınız önemli. İzlediğiniz şeyler 13-15 yaş kızların Tiktok'taki saçma kalça sallama akımı mı? Bu şekilde zaman çalan, aptal diziler mi? Sosyal medya ve dopamin ile ilgili araştırmaları da inceleyiniz.
Dopamin patlaması, dürtüsel davranışı arttırır. Yani ilkel davranışlar. Bunlardan kurtulmamız, kontrollü olmamız gerek. Ekşisözlük'te güzel açıklamışlardı. Öğrenince insan mutluluk duyar. Sosyal medyada saçma sapan şeyler izlemesek bile, yeni bilgileri 1 saatte 100 video izleyip öğrenebiliriz ve dopamin bombardımanı olur (30 saniyelik videolar). Fakat gerçekten öğrendin mi?
Veya yetişkin sitelerinde 1 saat dolaşırsınız, yüzlerce çıplak kadın bedeni görürsünüz. Fakat Jordan Peterson'ın dediği gibi; 15 yaşında bir çocuk, dünyanın en zengin kralının ömrü hayatında gördüğü kadından fazlasını 10-15 dakikada görüyor. Kadın için savaşmadı, mücadele etmedi ama gördü. Bunun elbette bir zararı olacak değil mi?
Amaç, beyninizi ve vücudunuzu hazıra alıştırmamak. Mücadeleci ruhu, savaşçı ruhu alıyorlar diyoruz ya; tam olarak böyle. Doğru şeyler bile izleseniz, aşırı şekilde izledikten sonra kendinizi yapay bir hayata sokuyorsunuz.
**
Spor yapın, savunma sporu öğrenin, kitap okuyun, dışarıya çıkın, arkadaş edinin. Çevrenizi geliştirin: yeni hobiler, yeni eğitim programları (KOSGEB gibi ücretsizler dahil), üniversite kulüpleri, etkinlikler...
Sağlıklı beslenin, su için. Elbette keşiş hayatı yaşamayacaksınız. 1 hafta sıkı diyet sonrasında Pazar günü baklava, cips alıp; evde film izlerken gömebilirsiniz. Fakat sevdiğiniz ve kafanızı dağıtacak şeyleri aşırı şekilde yapmamaya, hayatınızı düzene oturtmaya çalışın.
Unutmayın ki bıçak ile ekmek kesebilir, et kesebilir, yemek yapabilirsiniz ama insan da öldürebilirsiniz. Elinizdeki araçları nasıl kullanacağınız size kalmış ve şirketler, sizi kendilerine bağlama derdinde.
Sosyal medya ve televizyondan kafanızı kaldırmayın, bu sırada abur cubura gömülün. Buralardan milyarlarca dolar kazansınlar. 40 yaşından sonra da şeker, tansiyon, kalp ve damar ilaçları satsınlar. Bu sırada ülkedeki adaletsizlik mi? Boğazına kadar borca batmış, tüketici kültürü haline gelmişsin.. Adaletsizlikle kim uğraşır ki?
300
views
İşyerinde Makyaj Üzerine - Jordan Peterson, Türkçe Altyazılı
Günümüzde batının ve 2010'dan sonra feminizm adı altında toplanan ve sosyal mühendislik uygulayan grupların maskülenlik düşmanlığı ve doğruları araştırmak, bulmak için sorgulamamızı engelleme çabası gerçekten garip ama daha garibi buradaki gibi pişmiş kellenin saçma sorusu...
Ağacı yıkan balta değil, baltanın ucundaki sapın kendinden olması derlermiş. Feminist erkekler.... Feminizm dişil demektir, kadınsı. Maskülenizm ise eril, erkeksi. Bir kadın feminist olabilir, artık "FEMİNİST ERKEK" de var. Fakat maskülen erkek olmaz, "eril eril konuşma" diyorlar. Maskülenlik toksik diyorlar. Neden?
Jordan Peterson haklı. Diyor ki, erkek-kadın ne kadardır bir arada çalışıyor? Avrupa ve Amerika'da 100 yıllık mevzu bile değil. 2'nci Dünya Savaşı'nda erkekler cepheye gidince fabrikalar boş kaldı ve kadınlar burada üretime başladı. Mad Men'i izleyin. 1970-1980'lerde kadının durumunu görün. Ücretleri düşük, yükselemiyorlar. Buna karşı feminizm iyice hareketlendi. Normal.
Türk tarihine bakıyorsun, Türk kadını İslamiyet öncesi evliliğini yaparken kendisini güreş vb konularda yenecek erkek arıyor. Türk kadını erkeklerle birlikte savaşıyor. At üstünde ok atıyor, kılıç kullanıyor. Giysilerine bakıyorsun zarif ve kadınsı ama günümüzdeki gibi çıplaklığı cinselliği önplana çıkarmıyor. Millat'tan Önce 8'inci yüzyıl'da Tomris Hatun boy yönetmiş. Buhara melikesi Kabac Hatun, baskınları yönetiyor. Sen kadın hakları, eşitliği buradan değil de; Amerika'dan Avrupa'dan almaya kalkarsan patlarsın.
Özgürlük adı altında orta okul çocukları ilişkiye giriyor hatta çok yakınlarımdan duyduğum bazı konular var, grup vb şeyler midem bulandı. tiktok'ta kalça sallamak, mini etek giymek, kalça lobunu gösteren şortla sokakta yürümek özgürlük değildir. Nerede ne giyileceğini bilmesi gerek. Bir kadın cinsellikle değil; görgüsü, kültürü, bilgisi, becerisiyle önplana çıkmalı. Bunun için erkeklerin de sapkın abazalar gibi dolaşmaması gerek. Kadınlara bu pirimi vermeyin. Erkeklerin de kendini geliştirmesi, spor yapması, sağlıklı beslenmesi; kültürlü, görgülü, bilgili olması gerek.
***
Konuya geri dönecek olursak, toplumlar ilkel şekle getiriliyor. Borçlu ol, tüket, herkes gibi yaşa, başını kaldırma (borçlu ol ki isyan etme), savaşçı ruhunu bırak, zayıf ol, cinsellik düşün, ağzına tıktığın besinlerin kontrolü bile sende olmasın...
Birkaç nesildir erkek-kadın aynı işerinde. Makyaj ve topluklu, cinsel nedenlerle evrimsel süreç içinde ortaya çıkmıştır. Peki bunları işyerinde kullanmak ne kadar doğru? Tartışıyor muyuz? Bırakın tartışmayı, konuyu açıp şunu konuşalım deseniz, femiNAZİler tarafından saldırıya uğrarsınız. Feminazi, yani feminizm ve kadın hakları adı altında açık açık erkek düşmanlığı yapan, bağnaz tipler. Bağnazlık sadece dindarlıkta olmaz. Milliyetçilik, Atatürkçülük, feminizm, komünizm... Her görüşün bağnazları olur. Savundukları şeyleri bilmedikleri gibi, kendileri gibi düşünmeyenleri düşman gözüyle bakıp linç etmeye çalışırlar.
Mesela blog nedeniyle AKP, CHP vb grupların lincine maruz kalmadım, feministler de beni linç etmişti. Neden? Bele takılan kırmızı kurdele Şaman adetlerinden gelir diye, ispatlı yazı yazdım ve bu yazıdan önce insanlar doğru düzgün bu konuyu bilmiyordu, bir sürü insanın fikrini değiştirdim, tarihi gerçekleri anlattım. Kız-kadın bekaret değil; Türkçede ufak kadına kız, ufak erkeğe oğlan dendiğini anlattım ama linçliyorlar. Twitter'da ne dediğini umursamıyor, yazıyı bile okumamış. Ergen hesaplar, bunları başı ya da takip ettikleri hesaplar var, bunlar adres gösteriyor, linçliyorlar. Blog nedeniyle bol tehdit alıyordum bir dönem. Bol bolda linçlendiğim için artık insanları sallamamayı öğreniyorsun.
**
Bu öyle bir bıçaksırtı konu ki, "topuklu ayakkabı ve makyaj, vücudu saran elbiseler cinsel çekimi arttırır" dersen; vay efendim sen potansiyel tecavüzcüsün, cinsel tacizcileri destekliyorsun diyorlar. Fakat doğrusu bu.
Bakın bütün canlıların 2 temel ihtiyacı vardır: 1. hayatta kalma (barınma, beslenme vs), 2. çoğalma. İnsanlarda birinci konu, erkeklerde daha güçlüdür. Fizyolojik olarak daha güçlüyüz, kaslıyız, savaşabiliriz. Bunu dediğinde bile karşı çıkan feministler var. 2. konuda ise kadınlar bizden önde. Hem doğurganlık hem çocukla ilgilenme... Dolayısıyla birbirini tamamlayan iki konu. Erkek ve kadın birbirini tamamlamalı. Erkek maskülen olacak, kadın feminen. Bitti. Sen rol değişimi için uğraşırsan sapar.
Mesela bir kadın neden kastan hoşlanır? Fiberleri, karın kasını neden sever? Manyak mı? değil. Çünkü içgüdüsel olarak "koruyabilen erkek" diyor. Erkekler olarak neden kalçaya bakıyorsun? Çünkü doğurganlığı gösterir. Neden göğüslere bakıyorsun? Çünkü çocuğu beslenmeyle ilgildir. Neden saça bakarsın? Çünkü sağlıklı saç, iyi hormonlar demektir. Günümüzde erkeklerde kas, yerini para, çevre vs'ye alabilir. Yine de olay dönüyor dolaşıyor; erkek, kadının hayatını kurtarmalı, daha iyi standart sağlamalı ve kadın doğurganlığı sağlamalı olayına geliyor.
Bu yüzden erkeğin cinsel pazar değeri(CPD) yani karşı cins tarafından çekici olma yaşı 36 civarında. İşini kurmuş, olgunlaşmış, çevre kurmuş vs... Kadın için CPD, 23 yaş. Zirve buraları. Çünkü kadın en doğurgan döneminde.
Şimdi bütün bu evrimsel ve biyolojik gerçekleri kenarı atıp, "makyajı ben istediğim için yapıyorum" gibi mantıksız ve elle tutulamaz saçma bir savunmaya mı çekeceğiz? Kızlar, sevgililerin neden topuklu ayakkabı ve makyaj konusuna karşı çıktıklarını anlamıyor. Yahu erkeklesin neden doğurgan olduğunu millete göstereceksin? Makyaj hele... Seven kaç erkek var? "Biz diğer kadınlar için yapıyoruz". Yapma yaa?
***
Konu işyerine geldiğinde, buralarda eksik kalan bir sürü olay var. Daha bunları bulamamışken üzerine maskülen erkek düşmanı hareketler bilinçli olarak pompalanıyor ve istediğimi yaparım olayına geliyor. İşyerinde flört serbest olacak mı? Kadınlar makyaj, mini etekle gelirse; biz de yazın kasları gösterecek bol atletle gelecek miyiz? Cinsel organımızı belli eden şortlar giyebilecek miyiz? Böyle mi olacak? Herkes birbirine gücünü ve cinselliğini mi gösterecek?
Yoksa işyeri, gelip işini yapacağın; kendine, şirketine, devletine, ülkene katkı sağlayacağın bir yer mi olacak? Ben toplantıda karşımda, cinsel kimliğini gözüme sokmuş, derin göğüs dekoltesiyle oturan, uzun yırtmaçlı etekle bacak bacak üstüne atmış bir kadın istemiyorum. Dikkatim kolay kolay dağılmaz ama illâ kafanda dönecek. Ben karşımda bir cinsiyet istemiyorum. İşi konuşacağımız, sorunu çözeceğimiz insan istiyorum.
Bunları söyleyemiyorsunuz. Sizi baskı altına alıyorlar. Özgürlük dedikten sonra; yurtdışı destekli STK'lar, bunlara bağlı ajans ve medyalar, ellerinde tuttukları fenomenler, ünlüler ile birlikte bazı şeyleri defalarca tekrarlıyorlar. Andrew Tate olayında görmüşsünüzdür. Bir çok ülkede "Andrew Tate'i seviyor musunuz?" diye soruyorlar ve hayır diyor insanlar. Neden diye sorulan soruya bir neden gösteremiyorlar. Medyanın Andrew Tate'in itibarını hedef aldığı "kadın düşmanı" gibi bazı kalıpları tekrar ediyorlar. Çünkü takip ettikleri hesaplar, ünlüler, fenomenler, medya kuruluşları defalarca bu sözcüğü kullanarak haber yapmış. House of Cards'ı izleyin. Burada "disorganized labour force" diye Frank reyiz sendikaya savaş açıp, medya eliyle dağıtıyor. Yaşanan tam olarak bu.
House of Cards, siyasetin mutfağını anlatıyor ama etkili olanlar politikacılar değil. Artık bir takım zümreler, şirketler, vakıflar... Sosyal mühendislik ile, kendi sistemleri devam edebilsin diye toplumları etkiliyor ve doğal olanı kırmaya çalışıyor. Amerika zayıflamaya başladı. Çin ile savaş verecek. Hâlâ güçlü ancak Çin'e kaybedecek. Ukrayna, Rusya karşısında NATO'yu kullanarak, bir çeşit vekalet savaşı gibi yürüttüğü süreç ve bu çok önemli. Rusya kazanırsa (ki kazanacağını düşünüyorum) ne olacak? Çin, Tayvan konusunda adım atacak. Japonya, bu nedenle barışçıl bakış açısını bırakıp silahlanmaya başladı. Sırbistan, Kosova'ya saldıracaktır. Ne olacak? Amerika, var gücüyle mücadele etmeye çalışacak. İngiltere ile birlikte, NATO'yla birlikte, sertleşecek. Fakat bu savaşlar sonucunda Amerika'nın başarılı çıkmasının imkânı yok! Çünkü Amerikalı çocuklar youtuber, gamer, fenomen olmak isterken; Çin, okullarda disiplin eğitimi veriyor ve Çinli çocuklar doktor, mühendis, astronot vs olmak istiyor.
Bunları neden anlattım? Amerika zayıflarken, daha saldırganlaşacak. Er ya da geç bu saçmalıklara karşı bir hareket başlayacak. Fakat Amerika, Amerika destekli oluşumlar; ellerinden geleni yapacak ve sert oynayacak. Diyeceğim tek şey buna hazır olun. Saçmalıklara boyun eğmeyin, ilkel dürtülerle hareket etmeyin. Çelik gibi sinirleriniz, sağlıklı bedeniniz, güçlü ruh ve zihininiz olsun.
292
views
Sağ Ol Andrew Tate #freetopg
Hayatta bir çok şey öğreneceksiniz. Gezeceksiniz, göreceksiniz, tartışacaksınız, okuyacaksınız, örnek aldığınız insanlar olacak, okuyacaksınız, işe girip batıracaksınız, aldatılacaksınız, seveceksiniz.... Her şeyden öğreneceksiniz; hayattan... Öğrendiğiniz her şeyi piramidin blokları olarak düşünün. Yıllarca uğraşacaksınız ve bu blokları üst üste yığacaksınız ama piramid olmayacak. Üst üste, kare şeklinde yığacaksınız. 2 yıl, 5 yıl, 10 yıl... Sonra bir olay yaşacaksınız, bir kitap okuyacaksınız, birisiyle tanışacaksınız ve öğrendiğiniz bilgileri nasıl kullanacağınızı, blokları nasıl doğru yığarak piramid şekline getireceğinizi öğreneceksiniz...
Bir insanı ilâh gibi kabul etmeyin. Bir kişi %100 doğru veya %100 yanlış olamaz. Duyduklarınıza inanmayın, gördüklerinizin de yarısına inanın demişler. Dolayısıyla sorgulayın, kendinizi geliştirin. Andrew Tate, milyonlarca kişiye ulaştı, binlerce kişinin hayatını değiştirdi. Spora başladılar, sağlıklı yaşamaya başladılar, maskülen erkek nedir anlamaya başladılar... Batıya dikkat ederseniz savaş, açlık, çatışmalar vs gibi konulardan çok "cinsellik, feminizm (adı altında maskülen erkek düşmanlığı) ve lgbt" kültürünü yayma girişimi var. Bir kasıt ile, bir bilinç ile, bir amaç ile.... Defalarca anlattım, çevirilerini de yaptım.
Şimdi suçlanıyor, içeri alınıyor. Doğru mu? Olabilir, olmaya da bilir. Peki söyledikleri ve üzerimizde bıraktığı etki? Bizi uyandırması? Spora yönlendirmesi? Bunları da bir kalemde atacak mıyız? Televizyonlara, dizilere, fenomen adı verilen yaratıklara baktığımızda örnek alınabilecek insanları görüyor musunuz? Aynı şeyleri tekrarlayan, insanları kalıplaştıran bir yapı içerisindeler ve bu yapıdan olmazsanız tutanamıyorsunuz. İşte, televizyonda, politikada... Her yerde...
Suçlandı, yalan olduğu ortaya çıktı; onlarca büyük medya kuruluşu, yüzlerce fenomen, binlerce kez tekrarlanan mesajlar...
Değişecek, her şey değişecek. Önce kendimizi değiştireceğiz. Sağlıklı, mücadeleci ruha sahip, özgüvenli; sadece bedenen değil, ruh ve zihin konusunda da güçlü olan, kendini geliştiren, bilinçli gençler olacağız.
Andrew Tate dahil, kimseye körü körüne bağlanmayın, bu da ayrı bir mesaj. Fikirlerine, söylediklerine önem verin ama kendi akıl süzgecinizden geçirin.
Hayatımda bir çok idolüm oldu. Cengiz Han, Fatih Sultan Mehmed, Emir Timur, Atatürk, Steve Jobs, Putin, Yılmaz Büyükerşen... Tanıdığım çok önemli insanlar oldu ve bunların hepsi bana katkı sağladı. Herkesden, en sevmediklerinizden ve hatta düşmanlarınızdan dahi öğrenebileceğiniz bir şey varsa sünger gibi çekin. Kendi akıl süzgecinizden geçirin. Sevmeyebilirsiniz, düşmanlık duyabilirsiniz ama bir konuda sizden iyi ise; analiz edin, bu konuda gelişip, onu geçmeye çalışın.
Bize pırıl pırıl gençler gerek. İmkânsız sadece kelimedir. Kafanızda yarattığınız bir kavram. Her şey mümkün.
Andrew Tate sizi uyandırdıysa, bu konuda da biraz olsun katkım varsa ne mutlu bana. Andrew Tate tutuklanabilir, öldürülebilir. İlk olmayacak. Tarihimizden ve ülkemizden de bir sürü insan öldürüldü. Doğruları yazdığı, söylediği için öldürüldü. BİRİLERİNİN istediği gibi olmadığı için suçlandı, hapse atıldı, susturulmaya çalışıldı, öldürüldü. Andrew Tate böyle biri olmasa bile, sizi biraz olsun uyandırdıysa, bu iyi bir başlangıç. Şimdi Andrew Tate için, kendiniz için; olabilecek en iyi sürümünüz haline gelin. Uğraşın, kendinizi geliştirin.
383
views
Tate'in Kuzeni Andrew Tate ve Hapis Hakkında Konuşuyor - Türkçe Altyazılı
Yılın ilk videosu böyle geldi. Değerli dostlar, hem okuduğum alan hem de yaptığım birtakım işler gereği bunu gördüm ve iş dünyasına girdikçe çok net aldığım bir olay bu. Kahvehane ve rakı sofrası muhabbetlerindeki gibi "dünyayı beş büyük aYile yönetiyoğğ" söylemlerine kızıyorum. Bir bilim olan siyaset bilimini bitirdiğim için kızıyorum. Fakat birtakım elitlerin ve yapılanmaların oluşumlarını görüyorum. Bunu blog üzerinden defalarca yazmıştım. KKTC'deki, Türkiye'deki yurt dışı destekli yapılar, bazı sorunlar... Bunlar nedeniyle soruşturma açıldı, dava açıldı. Avukatım, "ilk defa bu kadar hızlı mahkemeye gidildiğini görüyorum" dedi. Dedim kesin içeri atacaklar. Blog yazarken tehditler, bilmem hangi partinin (tahmin ederseniz), bilmem ne başkanlığından da tehdit aldım. Ben sert konuşurum ve bu yüzden iktidardan da muhalefet partilerinden de tehditler aldım. Ben doğruya doğru derim.
Bu elitlerin, bazı grupların, yurt dışı destekli yapılanmaların devlet içerisinde nasıl öbeklendiğini; medyayı nasıl kontrol ettiğini de defalarca gördük. Hattâ Ergenekon ve Balyoz gibi nice davada da şanlı Türk ordusu ve komutanlarına yapılanları gördük.
Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de suçlama varsa ve hapse atılıyorsan, en yakınlarında dahi "kesin suçlu" bakış açısına maruz kalıyorsunuz. Ve suçlu olup olmadığınıza bakmaksızın sizi içeri atabiliyorlar. Örneğin FETÖ'cü muhabbetleri çıkınca, ateist bir tanıdığım vardı ki bu işlerle hiç ilgisi olmazdı. Fakat devlet üniversitesinde çok dişli biriydi. İstenilen rapor verilmedi, davalar vs... Sürekli uğraştılar. TÜBİTAK gibi yanlış hatırlamıyorsam 12 kurumun verdiği raporun aynısını vermesine rağmen, FETÖ'cü diye içeri attılar. Yıllarca uğraştı. Çıktı, beraat etti. Aklandı. Fakat yıllar içerisinde eşinden ayrıldı, etrafı uzaklaştı. Yapılan şey budur ve bana şunu demişti, "Emre terörist ol, dağda kurşun sık, ama FETÖ'den içeri girme; teröriste bile daha iyi muamele ediyorlar" demişti. Karakolda yerlerde yatmış, sayı fazla. Kaşarlı ekmek yedik diyor. İçeri girdi çıktı, girdi çıktı... Tamamen psikolojisine oynadılar.
İşte bu tür durumları defalarca gördük ve yaşanılan şeyler dünyada olduğu gibi Türkiye'de de böyledir. Eğer birileri senden hoşlanmazsa böyle olur. Araba sohbetleri 3/3'te söyledim size, anlattım; bu ülkede cemaatten, mason, yurt dışı bağlantılı STK'lar ve hatta terör sempatizanı olsanız bile devlette birilerini bulup işinizi yaptırırsınız. Fakat Atatürkçü ve vatanseverseniz (üzerinde bir de CHP'nin Atatürkçülükten çıktığını düşünüyorsanız), kesinlikle öksüzsünüz. Kiminiz, kimseniz kalmaz! Devlet, yapılanma ve ülke içindeki durum tamamen bundan ibaret.
Bu yüzden bölüşmeye, farklılıklar yüzünden birbirinizi yemeye son verin diyorum. İstedikleri bu. Sizler birey olarak güçleneceksiniz. Kendinizi nasıl tanımlarsanız tanımlayın, neye inanırsanız inanın! Siz farklı partiler, farklı inançlar, farklı yaşamları seçerken; aslında istedikleri gibi yönetiliyorsunuz. Çeşitli temel gruplara ayrıldınız ve ünlüler, fenomenler, partiler, medyalar üzerinden sizi güdüyorlar. Siz farklı olduğunuzu düşünüyorsunuz, oysa istedikleri gibi yaşıyorsunuz. Tüketim kültürüne gelmiş, feminenleşmiş, savaşçı ruhunu kaybetmiş, borçlanmış yığınlar...
Bu yüzden Andrew Tate gibiler özel. Binlerce, milyonlarca insana dokundu ve herkesin hayatını değiştirdi, farklı bir bakış açısını sundu. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İnsan kaçakçısı diyorlar, kanıt yok. Tecavüz etti diyorlar, kadın çıkıp "bu bizim yatak eğlencemiz" diyor. Defalarca üzerine gittiler. Neler neler dediler. Tamamen ana akım medya ve erkekleri maskülenlikten çıkartan bazı oluşumların Andrew Tate düşmanlığı...
Ne yazık ki bazı gruplara baktığınızda birbirine karşıt, düşman olarak görüyorsunuz. Partiler de böyle. Oysa olay hiç de öyle değil, siz öyle olduğunu düşünüyorsunuz fakat gerçekten içlerine girdiğinizde; aslında hepsi belirli şeylere hizmet eden ve farklı büyük kitleleri, bir amaçla sömüren oluşumlar.
Bu yüzden önce sağlıklı beden, sonra sağlıklı zihin ve psikoloji! Kendinizi geliştireceksiniz, inşa edeceksiniz! En iyi sürümünüz haline geleceksiniz. Ancak böyle kurtulacağız. Güvenli çemberinizden çıkın, konfol alanınızı terk edin. Acı çekin! Böylece gelişeceksiniz..
Ana akım, ünlüler, fenomenler... Hiçbirine güvenmeyin. Sorgulayın. Kendinizi geliştirin, ufkunuzu açın.
Yeterince uyuyamadığınız, çok çalıştığınız gün sonunda 1 saat spora gitmek istemiyorsunuz değil mi? GİDECEKSİN! Sporuna gideceksin, sporunu yapacaksın. Tam verimle olmasa da yapacaksın! Sağlıklı besleneceksin! Maddi meseleleri öğreneceksin, kimseye eyvallah etmeyeceksin. Kendini geliştireceksin. Yemek, cinsellik vb ilkel dürtülerle hareket etmeyeceksin!
Spor yapacaksın,
Savunma sporu öğreneceksin,
Sağlıklı yiyecekler yiyeceksin,
Bol su içeceksin,
Düzenli hayatın olacak, zamanında yatıp kalkacaksın,
Kitap okuyacaksın,
Yeni insanlarla tanışacaksın,
Bırak duyduklarını, gözünle gördüklerinin bile doğruluğunu sorgulayacaksın!
Zehir gibi gençlik gerek!
421
views
Andrew Tate Kadın Dövüyor İddiasına Cevap (Kadının Mesajı da Var) - Türkçe Altyazılı
Bana çok mesaj geliyor, bazılarını yorum altında da göreceksiniz, "Andrew Tate'in kadın dövme videosu hakkında ne düşünüyorsunuz?". Andrew Tate'in kadını dövdüğünden o kadar eminler. Reddit'te paylaşılmış, gazete paylaşmış. Nasıl doğru olmaz ki? Peki doğru mu? Bilmiyorum, bana sormayın, kendiniz, kendi aklınızı kullanarak sonuca ulaşın. Eğer kadınların, ilişkide "dominasyonu" sevdiğini bilmiyorsanız zaten burada pek bir şey anlatmayacağım. Bu uç mu? Kimine göre uçtur kimine göre değil. İnsanların farklı düşünceleri, fantazileri vardır. Yazacak çok şey var ancak herkesin özel hayatı ve kişisel düşüncesi olduğu için es geçiyorum.
272
views
1
comment
Zülfü Livaneli - Henry Kissinger Ülkeler Neden 3'e Bölünüyor?
Youtube daha önce kaldırmıştı! Yine ekliyorum, Rumble'a da ekliyorum. Açıklamayı özenle okumanızı rica ederim:
Henry Kissinger, diplomasinin babası gibi görülür. Derslerimizde, diplomasi alanında incelenir. Kriz kitabı, uluslararası ilişkiler disiplinleri okuyan ve merak edenler için önerimdir. Amerika'nın Dışişleri Bakanlığını falan yaptı ama özel temsilcidir. Bir çok kriz ve konuda görev alır. Önemli birisi.
Burada daha önemli olan başka bir şey var. Tarihimize sahip çıkmak ile ilgili. 16 yaşımda politik kitaplara merak salmıştım. Uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi bölümünü bitirdim. Bir gün uluslararası hukuk profesörüm (ki kendisi alanında çok uzmandır, Kıbrıs müzakerelerinde Türk tarafını temsil etti, Dışişleri Bakanı oldu, Başbakan yardımcısı oldu, saygı duyarım), derste "Montevideo Convention", 1933'te alınan ve uluslararası ilişkilere "ülke için aranan 4 kriteri" bana anlatmıştı.
1. kalıcı nüfus
2. sınırlanmış/belirlenmiş toprak
3. hükûmet
4. diğer ülkelerle ilişki kurabilme yetisi
Türk tarihine yakın olduğum için birden kafamda okuduğum bir yazı canlandı, 1300 yıl önce bize Orhun Yazıtları diye bildiğimiz, Bilge Kağan yazıtlarından bize bırakılan miras!
735'te şöyle diyor, Türklerin egemenlik anlayışında 4 ilke:
1. Millet (budun)
2. Devlet (il)
3. Toprak (yer)
4. Kağan
yani millet, devlet, vatan ve lider. Peki biz 735 yılında yazılan bu değerleri nasıl olur da dünyaya anlatamadık? Neden Bilge Kağan yazıtlarından değil de Montevideo Convention'dan bu çıktı? Çünkü tarihimizi bilmiyorduk, Türk olduğumuzu bilmiyorduk. Orhun Yazıtlarını keşfeden, Türk olduğunu bulan bile Türk değildi.
Bölümde benim en tartıştığım konulardan birisi buydu. Batılı yazarlar tarafndan yazılmış kitaplarla eğitim görüyor, batılı bakış açısı ediniyor (siz iyi olarak görebilirsiniz ama değil); dünyanın geri kalanını yok sayıyorduk. Oysa biz böyle bir coğrafyada değiliz. Rusya'yı, İran'ı, Mısır'ı, İsrail'i, Türkî Cumhuriyetleri de Avrupa kadar iyi bilmemiz, anlamamız, ne düşündüklerini takip etmemiz gerek. Biz bir köprüyüz. Bazen bizi Avrupalı, bazen MENA denilen Kuzey Afrika ve Orta Doğu bölgesinde gösteriyorlar ve kızıyoruz. Kızmayın; ikisi de doğru. Kültürümüzle, tarihimizce, coğrafyamızla biz bir geçiş bölgesiyiz.
Selçuklu tam bir Türk kültürüyle kuruldu. Osmanlı da Türk kültürüyle kuruldu. Fakat Farsileştiği ve Araplaştığını göreceksiniz. İsimlerden göreceksiniz en basitinden. Atatürk'e kadar, milletimiz yüzlerce yıl Türklüğünün tam bilincini kavrayamadı. Türk olduğumuzu, Türklüğü, Cumhuriyet ilânından sonra Türklük bilinci arttı. Bunu asla unutmayınız.
Diğer bir sorun da gönüllü sömürgelik... Maalesef Asya'dakiler Çinlileşme tehdidinden kaçtı. Bu topraklara geldik fakat gönüllü olarak geçmişte Arap ve Fars kültürünü ya da şu an olduğu gibi Arap ve Amerikan kültürünü benimsedik. Müşterilerinin %99'u Türk olan lokantada chiken wrap yazıyor. Tanıtılara (tabela) bir bakın; "shoe store, bag store, burger house, coffee palace"... Sanki İngiliz sömürgesiyiz!
Maalesef akademisyenlerde de bunu görmekteyiz. Akademisyenlerin çoğu, kendi tarihini araştırmak, kendi tarihini irdelemek ve bunları bilimsel temellerde öğrencilere aktarmak yerine; sanki İngiltere'deymiş gibi araştırmalar yapıyor. Bunları yaptıkça da ne Orhun Yazıtları keşfedilir ne de Türklük, başarılı bir zemine oturtulur.
Videoda göreceğiniz üzere, dünyanın en ileri gelenlerinden birisi, bir ekip ile Osmanlının bu coğrafyayı nasıl yönettiğini araştırıp, BİLİMSEL BİR METOT ile yine bir BİLİM olan siyaset bilimiyle analiz etmemiş, aynı zamanda ABD'nin dış politikası haline getirmiş ve Suriye, Irak, Libya başta olmak üzere bir çok yerde de uygulamış!
"5 büyük ayile" falan şeklinde komplo teorileri anlatmaya gerek yok dostlar, gördüğünüz gibi her şey gözümüzün önünde, alenen ve çatır çatır gerçekleşiyor. Bunu durdurmak için sağlam bedeniniz olacak, disiplininiz olacak, MİLLÎ BİLİNCİNİZ olacak. Dilinize, tarihinize, kültürünüze sahip çıkacaksınız. Üniversiteye de gidince, kendi tarihinizi ve kültürünüzü araştıracak; sömürge tarzı bir bakış açısıyla Avrupalı gibi davranmak yerine Avrupalıların geliştirmiş olduğu yöntemleri daha da geliştrerek kendi tarihinize uygulayacaksınız.
Batılı olmak, Avrupalı gibi davranmak... Hep olumlu değil mi kafanızda? Eğer Türk kültürünün ve tarihinin farkında değilseniz; size Avrupa'dan kavram satarlar. Eğer siz MÖ 8'inci Yüzyılda boy yöneten Tomris Hatun'u bilmezseniz, Kabac Hatun'u bilmezseniz; Türk kadınlarının Türkistan coğrafyasında nasıl yaşadığını bilmezseniz, erkeklere diz çöktürecek sözümona feminizm hareketlerini size eşitlik, özgürlük, adalet diye yedirirler.
Gençler!
Tarihinize, kültürünüze, dilinize sahip çıkın. İslâm adı altında Araplaşmak ya da medeniyet adı altında Amerikanlaşmak; gönüllü sömürge haline gelmek çözüm değil. Tarihte Hunların, Göktürklerin yaşadıklarını hâlâ yaşıyoruz. Demek ki hiç ders çıkartmıyoruz.
50 dakikalık animasyonlardan tarihinizi öğrenin.
392
views
Andrew Tate Kız Tavlamada Akıl Hocalığı Yapıyor - Türkçe Altyazı
Bu gerçekten altın değerinde video. Belki genç arkadaşların anlaması için nedenini anlatmalıyım.
11 yaşında, 2001'de bilgisayar alındı. Evde bilgisayar var ama internete direkt bağanamıyorsun, çevirmeli ağ var, fiyatlar ateş pahası. Günde 20-30 dk girersen giriyorsun. Sohbet kanalları var, mail listeleri var. Sınırlı. Buralarda hackerlık vs var ancak bir de kadınlar üzerine bilimsel araştırmalardan yola çıkıp yeni teknikler geliştirenler var. Bilgiye ulaşmak çok zor. Neil Strauss'un Oyun adlı kitabı bile 2008'lerden sonra hatta 2010'dan sonra Türkiye'de popüler oldu. Dolayısıyla Youtube'da böyle bir video bulmak... Muazzam bir şey.
Yani öğreneceğiniz çok şey var. Andrew Tate'in "güçlü yanlarından yola çık" demesi, çocuk çekinik kaldığı ve başaramadığı için "kıskandırma ve rekabet "taktiğini kullanması (ve başarılı olması), Andrew'in kızla konuşmaları... Öğrenecek o kadar çok şey var ki! Ben 15 yaşındayken ancak kitap bulabiliyordum. Şimdi ise Mystery Method'tan Andrew Tate'in eğitimlerine her şey var. Sınırsız bir içerik var, binlerce kişiden, milyonlarca şey öğrenebilirsiniz. Sadece odaklanmanız gerek. Ayrıca evet, İngilizce öğrenmeniz gerek!
Bu video eşsiz bir video. Çok değerli bir video arkadaşlar. Değerini bilin. İndirin, defalarca izleyin; Andrew'in neyi neden yaptığını bilin. Neil Strauss-Oyun kitabını, Robert Greene'in Baştan Çıkarma Sanatı kitaplarını alın. Ahmet Şerif İzgören'in Dikkat Vücudunuz Konuşuyor kitabını alın. Bunlar çok kıymetli şeyler.
Ben izlerken çok güldüm. 11 yaşımda bilgisayarda programlama öğrenmek, beni çok asosyal yapmıştı. 16 yaşından itibaren kırmaya çalıştım; üniversite, PUA, dans kulübü vs çok yardımcı oldu. Bu yüzden çocuğu da anlıyorum ancak Andrew'i de anlıyorum. Dolayısıyla geliştiğinizi görmek, neyin neden yapıldığını bilmek muazzam.
Keşke erkekler, gerçek erkek olsa ve erkek çocuklarına bunları ufak yaşlarda öğretseler. Erkek çocukları özgüvenli, kendinden emin, ne yaptığını bilen, sağlam çocuklar olarak yetişse. Böylece her şey daha güzel olacak. Fakat mevcut sistem, Andrew gibileri de Clix gibi yapmak istiyor. Aman dikkat.
417
views
2
comments
Jordan Peterson, Takım Elbise Üzerine- Türkçe Altyazılı
Andrew ve Tristan'ın, Ethan hakkında konuşmalarında Tristan, tam bir Amerikalı, Amerikalı gibi giyniyor dedi. Koca paçalı şortu, şişman, saçma şapkası.... Sonra aklımda bir şimşek çaktı, bazı şeyler yıllarca birikir, üst üste gelir ve sonunda birinin sözcü, bir olay bütün her şeyi yerine oturtur ya öyle; Steve Jobs'un kitabında Türkiye geçiyor, yatla tatile geliyorlar ve buradaki gençlere bakın hepsinde kot pantolonu var, dünyanın diğer ülkelerindeki gençlerden farkı yok diyor. Ürün falan satmak üzerineydi sanırım uzun süre geçti. Fakat doğru... Gençlerimiz Amerikan kültürünü gönüllü kabul edip, gönüllü sömürge haline geldi. Kızamıyorum çünkü hepimiz böyle olmadık mı? Dar paçalar, ovırsayz saçmalıkları...
Moğolistan, Kazakistan, Özbekistan vs gibi yerlerdeki gezginleri izliyorum; mis gibi doğal yemekler, bir porsiyonda 400 gram et olan şişer, kımız, kefir... Her şey var ama çocuklar yemekte ne yiyor? COCA COLA! Rusya'dan bazı yapımları izliyorum, ünlüler aynı Amerikalı gibi giyniyor...
Bütün dünya, Amerikanlaşmış durumda. Amerikan kültürü her yere baskın şekilde girdi. Çizgi filmlerle, filmlerle, müziklerle, youtuber'larıyla (saçma sapan işler yapan)... Olayı bilirsiniz, Türkiye'ye pizzacı açılıyor ama bizde mis gibi sulu yemekler var (gerçekten köklü ve sağlıklı bir yemek kültürümüz var), daha sonra kimse pizza yemiyor. Evde yiyorlar. Ülkeye hangi çizgi film geliyor? Ninja ninja ninja Törtılss... Ve Ninja Kaplumbağa çizgifilminden sonra çocuklar ailesine pizzacıya gitmek istediğini söylüyor. Kaldı ki ben de küçükken pizzaya önerirdim. İşte böyle böyle kültür değişir. Yumuşak güç.
**
Her zaman köylülerin şık olduklarından bahsederdim. Takım elbise (içinde cepken yani yelek var), kafada şapka... Yün veya doğal kumaştan takım. Belki son moda değil, kesinlikle pahallı da değil ancak temiz ve şık! Sabah çalıştıktan sonra, duş alıp, takım elbise giyip, köy kahvesine böyle gidiyorlar. Yüz yıllar boyunca Anadolu'da köylülere kötü gözle bakıldı. Şiirlere bakın, sözlere bakın. Atatürk bu yüzden "köylü milletin efendisidir" dedi. Hem köylülerin önemini biliyor hem de Türk köylüsüne hak ettikleri değeri veriyordu. Aradan onlarca yıl geçti, köylüler hâlâ Atatürk'e yaraşır şıklıkta giyniyorlar. Sonra bize bakıyorum, kıçımıza eşofman geçirip okula gidiyorduk! Ben çok gitmedim, genelde gömlekte giyerdim ama bir gün hocanın, bir genci kovduğunu gördüm. Şıpıdık parmak arası terlik, altında şort, yeni kalkmış, yüzünü yıkamamış, saç falan dağınık, üzerinde eşofman üstü... Rezil bir hâlde.... Böyle gelinmez diye gururunu kırmadan, usulca kovdu. Yani böyle gelmek de hoş değil ya da düğüne gider gibi gösteriş ve zenginlik göstermek için gelmek de hoş değil.
Şu anda öğretmenlere, memurlara bakıyoruz, onlar bile gerçekten çok vasat giyniyor. Evet pahalı olmasını geçtim ama gerçekten durumları yok mu? Bakın yoksul olup, çok şık giynenler var. Annem güzel giyinir ve herkes pahalı zanneder ama LC Waikiki'dir. Evet o bile pahalı oldu ama şık giyinmek için paradan çok daha fazlasına ihtiyacınız var. Tişört, kot, spor ayakkabıyı herkes giyer. Fakat takım, takımı da geçtim şık giyinmek için; görgünüz, kültürünüz, bilinciniz olmalı. Bu da zaman içinde, giyinerek, uğraşarak kazanılacak bir şey. Dolayısıyla bir yerden başlamalıyız. Ve memurlara, devlet görevlilerine de çeşitli anlaşmalar ile bu imkânları sunmalıyız! Neyse bu da başka bir konu.
**
Şahsen ben gömlek giymeyi tercih ediyorum. Seviyorum. Üniversitede bir kız bana, "ütülü gömlekle geliyordun, çok dikkatimizi çekiyordu" demişti. Kumaş pantolonu seviyorum, ütülü gömleyi seviyorum, cepken giymeyi de severim bol bol giyerim. İş nedeniyle de milletin kejuıl (casual) dediği tipte giyinmek zorunda kalıyoruz ama yeterince şık değil, rahat etmeyi severim. Askerde bota alıştım, kargo pantolona da alıştım. Fakat bir şeyleri değiştirmek için belki buralardan başalamak gerek.
Amerikan kültürüne, anlayışına, Amerikanlılaşmaya karşıyız. Peki neden öyle giyiniyoruz? Ucuz diye mi? Kısmen evet, rahat diye mi? Evet. Belki Peterson'ın dediği gibi bir nevi başkaldırı. Fakat herkes aynı... Moda diyoruz, herkes aynı giyiniyor. Bundan sıkılmadık mı?
Tabii ki kişisel tercihler ama öz sorgulama yaptım. Başkalarının zevklerine karışamam.
Esen kalın.
194
views
1
comment
Andrew ve Tristan Tate, Elemanı Dağıtıyor, Ethan Klein - Türkçe Altyaızı
Ethan Klein'in bir kaç videosuna baktım aman Allah'ım, gerçekten moron. Andrew için insan kaçakçısı demiş. İnsan kaçakçısı çok sert bir ifadedir. Andrew Tate'i silmek ve bunu haklı göstermek için tekrarladılar. Kadın düşmanı, insan kaçakçısı falan dediler. Fakat bu tür suçlar, uluslararası şekilde işlem görür. Dolayısıyla (özellikle bu kadar göz önündeyken), nereye giderse gitsin yakalanır. Kaldı ki kızın biri "beni zorla tutuyorlar" dedi ve evindeki tüm bilgisayarlara el konuldu, tüm cihazlara. Hepsi tarandı, hiçbir şey bulunamadı. Dolayısıyla bu, boş bir suçlamadan ibaret.
Yine de eşiyle ilgili yorum? Evet bir yandan hak etmiş diyorum ancak yine de ben kadınlara ve annelere laf söylenmemesi taraftarıyım. Benim yetiştiğim kültür bunu gerektiriyor. Haa iyi laf çakmışlar mı? Evet. Buna karşı Ethan'ın tepkisi var, öyle mal mal konuşmuş. Gerçek bir moron.
**
Burada bir şey dikkatimi çekti, "Amerikalı gibi giyinmesi". Evet, hepimiz böyle olmadık mı? Rusça bir video gördüm sabah ve paylaştım (instagram: emrecetinizleti), "merhaba anne Türkiye'ye taşındım ve onlyfans için çalışmaya başladım, artık iş kadınıyım" diyor. Jürinin biri (erkek demeye çekindiğim erkeğimsi), saçma sapan hareketler yine aoouuuvvv diye bağırıyor, kalkıyor. Giynişine baktım, Amerikalı gibi! Amerikalı ergenizmolar gibi. Sonra şunu düşündüm? Ya ben?
Yarın, Jordan Peterson'ın takım elbise ile ilgili konuşmasının çevirisini yayınlayacağım. Belki sürekli takım elbise giymekten bahsetmiyorum fakat biraz daha klasik ve şık giyinmek?
Üniversitede, Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi simülasyonunda Fransa idim. Böyle simülasyonlar oluyordu ve eski bir oturum, bir konu bulup; o ülkenin duruşunu ve savunmasını, konuşmasını tekrarlıyorduk. Bunun için üniversitede siyah bir takım giyindim, kırmızı bir kravat. Kırtasiyeye gittim ve bir şeylerle ilgilenirken kızın birisi gelip, konuşma açtı. Daha ne denebilir? Barney Stinson gibi :)
Gerçekten de erkeklerin şık olmasının vakti geldi belki de, daha doğrusu bizim bunu fark etmemizin vakti geldi. Kot pantolonlar, saçma sapan dar paça ya da tersine oversayz(!) olsun beki biraz olgunlaşmak ve kendimize çeki düzen vermek gerek.
Köylere bakın, bilmiyorum gittiniz mi, köyleri kasabaları gezin; erkekler köyde takım elbise, şapka, takım elbisenin içinde cepken (yelek) ile geziyor. Fiyatı önemsiz, belki ucuz (ama genelde yün falan, ki siz şehirde bulamazsınız), doğal yani, ter temiz! Şıklar. Yüzlerce yıl köylüler aşağılandı. Atatürk bu yüzden köylü milletin efendisidir dedi, saygı gösterdi. Ve bakıyorsunuz, köylüler şık, hâlâ Atatürk'ün köylüsü gibi giyniyorlar. Ya biz? Amerikanın gençleri...
Pahalı olmak zorunda değil. En son moda olmak zorunda da değil (ki klasik zaten kalıcıdır). Fakat şık, temiz ve erkek gibi giyinmemiz gerek. Benim asıl dikkatimi çeken buydu. Şu anda öğretmenlere, memurlara bakıyoruz, onlar bile aynı Ethan gibi giyniyor. Memurlarımız örnek olmalı. Gerekiyorsa firmalarla bağlantılar, anlaşmalar, her şey düzgün şekilde ilerlemeli. Öğretmenlerimiz örnek olmalı. Bir şeyleri değiştirmeliyiz ve buna kendimizden başlayacağız.
417
views
1
comment
Andrew Tate Eti Brownie ile Milyoner Olmak - Türkçe Altyazılı
Kendi arkadaşlarım da bunu bana atarak, Andrew Tate'in Eti hissesi aldığı, kek toptancılığına giriştiği veya Eti'ye ortak olduğu gibi varsayımlarda bulundular :)
Muhtemelen videoyu izlediyseniz anlamayacaksınız. Fakat kripto ile ilgileniyor. CAKE coin vardı sanırım sonra PancakeSwap mı oldu bir şeyler var tam hatırlamıyorum. Şu an 3 küsür dolar ama anlaşılan 20 dolara çıkmış zamanında.
Şöyle diyor yani: 40 bin dolarımla CAKE aldım, 33 sentten aldım ve şu an 20 dolara çıktı. CAKE'e baktım 4 dolarda falanmış, bir kaç yıl öcne çıkmış olabilir. Kabaca 40 bin dolar yatırdım ve milyoner oldum diyor.
ETİ, Eskişehir (ben de Eskişehirliyim) veya İstanbul borsası ile ilgisi yok yani :) Farklı yollardan para kazanabilirsiniz, zihninizi açın diyor.
Andıç: başlığı biraz yanıltıcı attım çünkü insanlar bu şekilde arıyor :|
268
views
Andrew Tate Berber Sohbeti 10 bin Bitcoin - Türkçe altyazılı
Milyoner ve ünlülerin berberi jbalwaysfresh, Andrew Tate'in saçını(!) kesmek için Dubai'ye gidiyor. Tiktok videosunu çekiyor, traşını ediyor ve günümüz parasıyla (16.12.2022) 16.991 dolar ya da 317.865 Türk lirası değerindeki 10 bin bitcoini Tristan, elemanın hesabına atıyor.
Tabii burada konuşmalarını aktardım ve sonda da ekstradan bir video koydum. Kıssadan hisse var.
**
Dedemin ailesi 93 Harbi'nde Kırım'dan sürülmüş, Romanya'ya geçmişler, sonra Bulgaristan. Orada, Konya'dan (Karamanoğulları dağıtılınca Rumeliye gönderilen tebaa), giden anneannem ile evlenmiş. Türklere zulüm başlayınca (ad değiştirme, eziyet, sosyalizm adı altında tarla ve mallarına el koyma), dedemin akrabaları da işkence görmüş. Türkiye'ye geldiler.
Dedem 8 yaşında çobandı 13 yaşında meslek öğrensin diye köyden, ailesinden kopup, Bulgar bir ailenin odasında kalmaya başlamış (çocukları gibi de sahip çıkmışlar). Berber, ayakkabıcılık derken operacılara falan ayakkabı yapıyormuş. Sonra Türkiye'ye geliyorlar işte. İşçi olarak çalışıyorlar, öğle arasında yemekhanede çıkan yemekleri çocuklara getiriyorlar, kendileri kızarmış ekmek, yağ geçiştiriyor. Böyle böyle bahçeli ev sahibi oluyorlar, çocuklarını okutuyorlar. Daha sonra ben okurken de koli falan yolluyorlardı, şirket açıp çok zor durumda kalkdığımızda da yardım ettiler.
7 yıldır ilaç arge firmamız var. Annem akademisyen, dayım keman öğretmeni, anneannem ve dedem ise işçiydi. Dolayısıyla girişimcilik, ticaret falan anlamayız, bilmeyiz. 7 yıldır ilaç arge firmamız var. Bırakın ticareti, ilaç geliştirme işine girdik (annem yıllarca ilaç firmalarında ARGE'de yöneticilik yaptı, çevresi var, akademik ve bilimsel başarıları var). Önemli işlere imza attı.
Ben liseden sonra şirket kurmak istiyordum. Siri vs'nin yazılı hali olan Tarcanbot'u geliştirmiş, 2007'de şirket kurarak; akıllı arama motoru (yazınca cevap veren, konumu analiz eden, her türlü ihtiyacı karşılayan asistan gibi) yapmak istiyordum. Bizimkiler karşı çıktı, üniversite okumalısın dedi. Bu da başka konu neyse...
**
Gördüğüm, anladığım bir tek şey var; ister politikacı, ister giriişimci, ister akademisyen isterseniz torbacı olun fark etmiyor: ÇEVRE ÇEVRE ÇEVRE... Ne kadar bildiğiniz, ne kadar dürüst olduğunuz, ne kadar ahlâklı olduğunuz; zekânız, kültürünüz, görgünüz, hiçbir şey fark etmiyor! Çevreniz olacak. Çevre!
House of Cards'da Frank Underwood'un dediği gibi, olay güce yakın olmak. Tabii bunu ahlâklı ve dürüst şekilde yapmaya çalıştığımız için çok acı çekiyoruz, o da ayrı.
Girişimcilik, masaın 4 ayağı gibi:
1. Çevre
2. Para
3. Deneyim
4. Bilgi
Bu 4 tanesi olursa, her şey tıkır tıkır işler. Bir tanesi olmazsa, 3 ayakla iyi kötü olur ama zor olur. 2 tanesi olmazsa olmaz. Yani bir şeye girişecekseniz; bilginizin ve deneyiminizin olduğu, çevre kurduğunuz işe girişin. Ya da paranız olacak, bunlardan bir tanesi olmasa da bir şekilde ilerlersiniz.
Fakat zaman geçtikçe, insanlar sizi ve dürüstlüğünüzü gördükçe; 2-3 yılda rüşvet, ahlâksızlık vs ile para kazanan insanların nasıl patladığını, bu sırada 7 yıl, 10 yıldır uğraşarak gıdım gıdım büyüyerek gittiğiniz yolda güven kazandığınızı göreceksiniz. Bunun sonucunda paranın açamayacağı müthiş kapılardan geçeceksiniz.
Çevre, güçlü dostlarınız olması, güvenilir olmanız çok önemli. Fakat gençsiniz. Nasıl olacak? İşte burada kendinize yatırım yapacaksınız. Birden, berber gibi ya da fotoğrafçı çocuk gibi başarılı insanların ve parası olan insanların yakınında olup; öğrenip, gelişebilirsiniz. Gördüğünüz üzere üniversiteye gitmiyorlar ama "üniversiteye gitmeyerek zengin olunmuyor". Bunu da unutmayın. Burada olay, eşek gibi çalışmak. Zengin ve başarılı insanlardan öğrenebileceğiniz her şeyi öğrenmek.
Yine de bunları yapanlar 20 yaşında başarılı ve zengin oluyor mu? Belki evet belki hayır. Fakat dikkat ettiyseniz yetenekten bahsetmedim. Yeteneği olup kullanabilen ve birden başarılı ve zengin olanlar olduğu gibi, yeteneği ve imkânı olmasına rağmen tembellik edip, adım atamayanlar var. Ya da yeteneği olmamasına rağmen, yeteneklilerden daha fazla çalışarak onları geçenler var.
Güzel bir söz:
Yetenek sizi ortalamanın üzerine çıkartır. Sıkı çalışmak ise, yetenekli insanların üzerine...
Dolayısıyla 15,16, 20, 25 yaşlarındaysanız; hiçbir şey için geç değil. Bu kadar uğraşırken maddi konulara bakış açım 30 yaşından sonra değişti. Tabii birden değişmiyor, 20'li yaşlarda okuduklarım, öğrendiklerim damla damla birikiyor. Sonra bardağı taşıran son damla gibi; bir şey okuyorsun, izliyorsun, görüyorsun veya birisiyle tanışıyorsun ve yıllarca okuyup, uğraştığın her şey doğru bir şekilde eşleşiyor ve bakış açın değişiyor.
Dolayısıyla çevre kuracağınız etkinlikler, fuarlar, kongreler, faaliyetler, hobilere yönelin. Kitaplarla, videolarla, konuşmalarla kendinizi geliştirin. Başarılı insanların yanında bulunmaya çalışın ve o insanları darlamadan, neler yapabileceğinizi sorun. Ücretsiz çalışmak için uğraşın. Ne öğrenirseniz kâr. Gölge öğrenci olun. Biyografileri okuyun (ben bayılırım, çok büyük dersler var).
20 yaşına kadar, 25 yaşına kadar çuvallamış olabilirsiniz. Fakat kendinize yatırım yapın. Belki 3-5 yılda değil ama 8 yılda, 10 yılda geldiğiniz nokta bambaşka olacaktır. Fit, özgüvenli, ruh ve zihin sağlığı iyi olan (dolayısıyla psikolojisi), belki zengin değil ama girişimlerde bulunmuş ve deneyim kazanmış biri olacaksınız. Er ya da geç maddi durumunuz iyi olacak.
Andrew'in dediği gibi; başarılı ve zengin olmayı, iyi bir hayata sahip olmayı, sıkı bir çevreniz olmasını istediğinizi söylüyor musunuz yoksa gerçekten istiyor musunuz? Eğer gerçekten istiyorsan:
1. spor yapıyor musun?
2. sağlıklı ve dengeli besleniyor musun?
3. en az 2,5-3 litre su içiyor musun?
4. abur cuburdan ve hazır yemekten (fast food) uzak duruyor musun?
5. savunma sporuna gidiyor musun?
6. retorik, hitabet, ikna, temel finans (bilanço vs okuyacak) kursları satın aldın veya bu konuda kitaplar okuyor musun? (Babil'in En Zengin Adamı ve Zengin Baba Yoksul Baba iyi bir başlangıç)
7. kendini geliştirecek ve çevre edinecek hobilere başladın mı?
8. instagram, tiktok'ta saçma sapan videolar izlemeyi sonlandırdın ve televizyon izlemeyi bitirdin mi?
9. yetişkin içeriklerini izlemeyi bıraktın mı?
Yapacak çok şey var ancak aylardır "yapacağım, bakacağım, düşünüyor, başlayacağım, yıl başı gelsin, Nisan gelsin, güneş açsın, rüzgar essin" şeklinde bahanelerle spora ve yediklerine dikkat etmeye bile başlayamadın mı?
Ya şimdi ya hiç. Ya başarılı olacaksın ya da başarılı olacağını düşündüğün ama tembelliğin yüzünden hiçbir şey başaramadığın ve bu yüzden bunalıma girdiğin bir hayat yaşayacaksın. Karar senin.
Ya yarın spora başlar, diyete başlar, odanı toplar, hayatını yoluna koyarsın ya da yarın diye diye anlamadan 40 yaşında, borç içinde, sağlıksız, göbekli, her adımından pişmanlık duyan, gözü yükseklerde olan ama asla adım atmamız birisi olarak hayatına devam edersin. Zaman hızlı geçiyor.
Hemen başlamalı ama gazla ve yoğun değil; disiplinle, sakin, uzun süreçli olarak bunları devam ettirmelisin. 2 hafta her gün spora başlayıp, her gün 4 saat kitap okuyan, 2 hafta sonra haftada 1 giden ve kitap okumaktan sıkılan insanlar haline gelmeyin. Önemli olan yoğunluk değil, uzun süreçtir. Sproda da, başarıda da böyledir.
Haydi gençler, hayatınızı değiştirin.
373
views
Maskülen Olmak Kabalık Demek Değildir!
Maskülenlik ile ilgili videoların altındaki yorumlar; tiktok ve instagram'daki "sigma, alfa" gibi saçmalıklar sonucunda bunu da saptırmaya başlayacaklar. Görünen bu. Maskülen (doğru yazımı maskulen aslında) fakat Türkçesiyle eril, erkeksi.
Maskülenlik nedir bunun dersini verecek değilim, fakat maskülenlik adı altında gençlerin yolundan sapmasını da istemiyorum. Maskülen sözcüğü Fransızca'dan gelir, feminizm yani dişil, kadınsı sözcüğünün KARŞITIDIR (burası önemli). O da Latince masculinus yani erkek, eril cinsiyetten gelir.
Feminen dediğimizde kadınsız, maskülen dediğimizde erkeksidir. Hani ünlümsü çıkıp, "eril eril konuşuyor yaa" dedi ya, heh erkekliğe savaş, bariz şekilde. Gayet haklı amaçlarla başlayan feminist hareket ise, 2010'dan sonra artık sosyal mühendislik ile birilerinin kullandığı araç haline geldi. Feminizm adı altında kadınlar erkekleşti, erkekler kadınlaştı. Bunu anlamak gerekiyor. Fakat bu başka konu, ara ara değiniyorum.
**
Maskülen, eril, erkeksi... Ne demek bu? Erkekten ne anlıyorsanız budur özünde. Erkek nedir? Konu gelmişken (blogda yazdım ama kapalıydı); erkek, kadın, adam, bayan, bay vs gibi sözcükleri açıklayalım.
Bilimsel açıdan cinsiyet belirtirken erkek dişi deriz. Çiçek, hayvan, insan fark etmez; eril, dişildir.
Adam: insanların erkek olanına adam denir ama Türkçe değil, bu yüzden erkek demeyi seçiyorum
Kadın: insanların dişi olanına kadın denir.
Oğlan: erkeğin çocuk olanına oğlan denir
Kız: kadının çocuk olanına kız denir
(Anadolu'ya gidin kaç çocuk var dediğinizde 2 kız 1 oğlan var derler, yani bekaretle ilgili değil, böyle düşünen zihniyet hastalıklıdır, Türkçe bilmiyordur)
Bay: İngilizcedeki Mr (mistır) gibidir, soyadın önüne gelir, ailenin erkeğini temsil eder. Bay Çetin gibi.
Bayan: İngilizcedeki Mrs. (miss) gibidir, soyadın önüne gelir, ailenin kadının temsil eder. Bayan Çetin gibi.
Bey: adın sonuna gelir, erkeğe söylenir, Ali Rıza Bey gibi
Hanım: adın sonuna gelir, kadına söylenir, Zübeyde Hanım gibi
Sesleniş:
İnsanlara "bay, bayan, erkek, kadın, şişt" demek yerine; tanımıyor ve adını bilmiyorsak, "beyefendi/hanımefendi" şeklinde seslenmemiz doğru olacaktır.
**
Konumuza geri dönecek olursak, maskülen erkek, erkek gibi olan. Algıyı değiştirmeye çalıştılar. Gidip görgüsüz, kültürsüz, rezil insanların kadına şiddet uygulaması, öldürmesini gösterip; İŞTE MASKÜLEN ERKEK dediler.
Bakın maskülen erkek özgüvenlidir, kendini geliştirir, spor yapar, kendine bakar, çevre kurar, hobileri vardır... Kadın ayrılmayı istiyorsa tamam der, yoluna bakar. Kadını ayrılmaması için döven, kara toprakla tehdit edenler KORKAKTIR! Başka kadın bulamayacaklarından, hayatlarının bozulmasından korkak.
Ne diyoruz? Cesur olacaksınız! Erkeği anlayacaksınız. Ukrayna, Rusya'da olduğu gibi savaşa da gideceğiz gerekirse, yolda giderken eşimize laf atanın ağzını burnunu da kıracağız. Bunun için spor yapacaksın, dövüş sanatı öğreneceksin. Hakkını ezdirmeyeceksin. Bu, kadına karşı kaba olman anlamına gelmiyor.
Benim erkekten anladığım; ailesine bakan, ailesinin ihtiyaçlarını gideren, ailesini kollayan, ailesinin hayatta kalmasını sağlayan, refah sağlamak için uğraşan insanlardır. Milyonlarca insan inşaatta, lağımda, sokakta, madende çalışıyor. Polis ve asker olarak, olabilecek en tehlikeli işlerde çalışıyor. Ölümle yüzleşiyorlar. Kalkıp diyorlar ki eril olmayın!
Sürekli erkeği kadınsılaştırma çabası. Duygularınızı gösterin, ağlayabilirsiniz falan filan... Bakıyorsun ortalama erkek heteroseksüel olmasına rağmen feminen şekilde davranıyor, konuşuyor, giyiniyor. Ukrayna'da savaş çıkınca feministleri gördük. Ne oldu? Feminenleri gördük! İşler karıştığında kondisyonu yüksek, dövüşmeyi ve silah kullanmayı bilen; sağlam erkeklere ihitiyaç duyarız.
Kadınların eşitlikçi tavırlarına bakmayın, hiçbir sosyal hareket, hiçbir devrim; erkek olmadan tamamlanamaz. Özellikle iş güce, koruma ve korunmaya geldiğinde erkekler bunu kadınlardan çok daha iyi, çok daha hızlı şekilde başaracaktır. Buna karşı kadınların önerisi de "erkeksiz bir toplum". Oldu, başka?
**
Kadına, çocuğa, garsona veya hayvana, ağaca, doğaya... Hiçbir şeye kötü davranmayacaksınız. Örnek olacaksınız ama bu örnek oluşunuzu, romantik ve kibar olmanızı; saçmalıkları kabul edeceğiniz bağlamında ele almayın. Eğer kadınlar hoşunuza gitmediği şekilde size davranıyorsa, tahammül etmek zorunda değilsiniz. Hiçbir şeye ve hiç kimseye tahammül etmek zorunda değilsiniz. Biraz bencil olacaksınız. Bu olay %90 sizinle ilgili. Spor yapmak, sağlıklı yaşamak, dövüş öğrenmek, hobi edinmek, çevre kurmak, etkinlikler ve eğitimler ile olabilecek en iyi sürümünüzü ortaya çıkartmaktır! Bu sonsuz bir şey. Sürekli üst üste koyacaksınız.
4-5 yıl önce ben de "kadınlar da yemeği ödesin madem öyle" diyordum. İşte böyle böyle değişiyoruz. Benim annem de "güçlü" kadın. Bırakın kadını, erkeklerin yapamadığı bir sürü şeyi iş dünyasında ve bilim dünyasında yaptı. Fakat erkekleşmek zorunda kaldı.
Sonuç olarak eşcinsel bireylerin "davranışları ve hayatlarını değiştirmeden yaşayabilmesi" gibi bir süreç yürütülürken, erkeğin erkek olması ve eril davranış sergilemesi veya kadınların feminizim adı altında erilleşmesi sürecine neden karşı çıkılmıyor? Neden maskülen erkeğin baskıcı, zorba, tacizci olduğunu düşünüyorlar? Kadınlar feminen yani kadınsı şekilde ilerleyebilirken, erkekler de maskülen yani erkeksi şekilde ilerleyebilir.
Ne yazık ki kadınları çarşafa sokup sosyal hayattan uzaklaştıracak bir zihniyet varken diğer tarafta da kadınların cinsellikle önplana çıkıp, seks objesi olması gibi bir sürece evrilen zihniyet var. Bugün ergen kız ve erkeklere bakın. Ergen kızlar kalça sallama ve cinselliği önplana çıkartan akımlarla kolayca takipçi kazanıyor ve ergenler birbirleriyle "takipçi yarışına" giriyor. Kızların cinsellikle erkek çekmesi çok kolay. Bu ülkede kullanılmış çoraplarını, iç çamaşırlarını satarak her ay binlerce lira kazanan; onlyfans'da bedenini gösterip, cinsellikle milyonlar kazanan kızlar var. Çok acı! Feminizm ve özgürlüğü bu olarak algılayan, kendi kültürüne ve tarihine uzak saçma sapan nesil.
Erkekler için süreç çok daha zor. Ya zengin olacaksınız ki değilsiniz, ya fenomen/şarkıcı olacaksınız ki değilsiniz ya da son seçencek; yapılacak manyakça şeylerle dikkat çekeceksiniz. Ancak böyle takipçi kazanıyorsunuz. Dolayısıyla erkeklerde değersiz hissetme, psikolojik sorunlar ve bunalım oluyor ama kimse bunları umursamıyor! Gençlere yol gösteren yok, erkek olmak hele hele eril olmak rezil bir şey. Öte tarafta sırf eşcinsel olduğu için şarkıcı, dj, hiçbir şey olmamasına rağmen 3-5 milyon takipçisi olan hesaplar.
16-30 yaş arası, bekar erkekler tehlikelidir. Çünkü devrim başlatır. Bu gençleri uyuşturmaları gerekir. Sistemden beslenen politikacılar, din adamları, şirketler, buralarda çalışanlar, bankalar, abur cubur firmaları... Sağlıklı yaşamaya başlarsanız, ilk keseceğiniz şey sağlıksız abur cuburlar. Düşünsenize kaç milyar dolarlık piyasaya darbe vuracaksınız! Sonrasında tansiyon, diyabet, kalp ve damar ilaçlarını da satamayacaklar (çünkü fast food, abur cubur yerseniz, spor yapmazsanız, su içmezseniz; 40 yaşından sonra bu sorunları yaşama ihtimaliniz çok yüksek).
Kadınlar güvende olmak isterken, erkekler risk alır. Güven, erkekler için bir şey ifade etmez. Erkeklerin savaşçı ruhlarını baskılayacaksınız, kadınlaştıracaksınız; bir kadın gibi güvende olmak, sakin ve huzurlu(!) bir hayat geçirmek isteyecek. Bunun için üniversiteye gidecek, öğrenim kredisi alacak. Bunun için ailesi birikimini verecek. Boktan apartman üniversitesini bitirip, saçma sapan iş bulacak (bulabilirse) ve öğrenim borcunu ödeyecek. 3 Katlı El Hamidullah Abulrezzak üniversitesini bitirip, "üniversite mezunuyum ama iş yok" diyecek. Kopya ve ezber ile geçecek çünkü boktan üniversite bitirmek; iyi bir berber, iyi bir tesisatçı, iyi bir marangoz vs olmaktan hele hele dansçı, ressam, piyanist vs olmaktan iyi! Bakış açısı bu. Ne? bilmem kimin çocuğu üniversite mezunu değil mi? Rezalet! Böyle bir kafa var.
Üniversite bitiriyor ama girişimcilikten anlamaz, nasıl para kazanacağı konusunda bilgisi yoktur, bilanço bile okuyamaz, kendi bütçesini yönetemez... 30 yaşına kadar ben de böyleydim, anlış anlamayın. Buna sinirleniyorum zaten. Keşke şu bilgi ve deneyimi birileri bana 16-17 yaşımda anlatsaydı. Fakat dedemler, okulu sevmediğim için beni sanayiye vermekle tehdit etti! Çalışmak, para kazanmak kötü çünkü paranın tadını alırsam okumam...
Üniversitelerde sizi modern köle haline getirdikten sonra, tek seçeneğiniz kalıyor; maaşlı çalışan olmak. Maaşlı olmak = borçlanmak. Evleneceksin, nasıl? Söz+nişan+düğün... Ameirkan filmlerinde gördüğünüz şeyleri, "herkes yapıyor, bizim neyimiz eksik" diye dayatılan saçmalıkları yapacaksın. 400-500 bin içeri girdin bile. Sonra ev eşyaları, çeyiz... 7-8, belki 10 yıl bunların borcunu ödeyeceksin. Onlar bitecek araba alacaksın, o bitecek ev. 7 yıl eşya ve düğün, 7-8 yıl araba, 25 yıl ev.. Eder 30-40 yıl. Çocuğu üniversite gönder kredi, evlendir, kredi... 70 yaşına geldin, borçlar bitti ama hayatta bitti.
İşte bu fare kapanında kısılıyken, sabah işe gidip, akşam geleceksin. Sabah zeytinli poğaça (2 zeytinli poğaça, 150 gram eti olan hamburger kadar yüksek kalorili), öğle yağlı yemek ve tatlı, akşam yemeği, sonrasında 11-12'ye kadar tv karşısında abur cubur. Göbek gidecek, borç var, sağlık yok. Disiplin yok. ZAMANIM YOK, ENERJİM YOK diyeceksin. Kendi derdine düştün, hangi ülke hangi adalet? Borcun var, işten atılırsan ne olacak? Bırak devletin adaletsizliğini, yöneticinin haksızlığına sesini çıkartamazsın.
Üniversite ve sonrasında böyleyken, öncesinde de cinsellik ile zehirliyorlar. Köpek, kedilerin kızgınlık dönemlerine bakın; çiftleşmeye ve eşlerine odaklanırlar, gözleri bir şey görmez. İşte bu hâle getiriyorlar sizi. Cinsellik ve yiyecek... Temel dürtülerle hareket ediyorsunuz. Başka bir şey yok. Alkole vergi koymuşlar, içmesinler diye (Cumhurbaşkanının kendisi dedi). Gençler 4-5 bira yerine aynı paraya ve hatta daha ucuzuna uyuşturucu alıyor? Gençleri alkol batağından alıp uyuşturucu batağına attınız?
Çocuklara sigara, alkol satılmıyor; üzerinde "kansere neden olur" falan filan yazıyor ama marketlerde çocuklarının göz hizzasında şekerleme, kek, çikolata, cips var? Bunlar obeziteye, kalp ve damar hastalıklarına, tansiyona neden olmuyor mu? 4 yaşında çocuğa alkol ve sigara vermiyorsun ama HİÇBİR YARARI OLMAYAN asitli içeceği veriyorsun?
Anlayacağınız üzere sizi ergenlik ve hatta öncesinde instagram, youtube, televizyon yapımları ile yönlendiriyorlar. Takip ettiğiniz fenomen ve ünlüler ajanslara bağlı. Ajanslar, hangi reklamları alacak hangi etkinliklere katılacak bunları belirliyor. Medya ellerinde. İstedikleri gibi konuşturup istediklerini ünlü yapıyorlar. Haliyle ne diyorlarsa kabul edeceksiniz! Başka çözüm yok. Siz de bu fenomenler, ünlüler ve medyayı takip ederek; onlarca farklı kanaldan (medya, fenomen, ünlü, twitter hesabı vs), binelrce kez tekrarlanmış sözcükleri duyuyor ve kalıp şeklinde yaşıyorsunuz.
Sistem için tehlikeli olan genç erkekler uyuşturuluyor. Düşünmesinler, sorgulamasınlar, öğrenmesinler. Mesela gençlerin ülkeyi dolaşmaması için her şey yapılıyor! Doğu Ekspresle geziyorlardı, bölge kalkınıyordu. Hemen kapattılar, yıllarca beklettiler, şimdi rezil ettiler. Gençler ülkelerini gezmesin, görmesin! Dünyayı bırak, aynı şehirde bile dolaşamıyorlar. Seks, yiyecek düşünsün; üniversite gitmek zorunlu olsun; söz+nişan+düğün bir kez oluyor diye saçma sapan istekler ve olaylar gerçekleştirilirken kızların kaprisleri neticesinde binlerce lira masraf yapılsın. Sonra araba, ev...
Banka kazanıyor, devlet kazanıyor, organizatör kazanıyor, müteahhit kazanıyor, mimar kazanıyor... Kaybeden bireyler oluyor. Başını eğip, yoluna devam ediyor.
İşte bu düzeni takip etmek, size sunulan gerçeği kabul etmek zorunda değilsiniz. Sizi köleleştiriyorlar ve bir numaralı nedeni de erkeklere açılan savaştır. Erkeksi erkek istemiyorlar! Duygusal, kırılgan, güvenlik isteyen erkek... 30-35 yaşında, evli ve çocuklu olmasına rağmen gece 2'ye kadar canlı yayın açıp oyun oynayan erkek istiyorlar. Dövüşemeyen, korkak, oğlan çocuğu gibi, feminen erkekler istiyorlar. Savaşçı ruhu kalmamış erkekleri!
Maskülen erkeği, güçlü erkeği de; korkak ve basiretsiz olan tacizci, kadına şiddet uygulayan asalakları sunarak "işte bunlar maskülen" diyor ve maskülenliğe yani erilliğe savaş açıyorlar. Maskülenliğe savaş açarken, maskülenliğin zıttı, karşı kutbu olan feminenliği de siyasi hareket feminizm olarak karşımıza sunuyorlar.
Öyle bir noktaya geldi ki artık yargıtay kararlarında bile erkekler hedef alınıyor. 1 gün evli kaldı, kadın kayıplara karıştı, 5 yıldır nafaka ödüyor. Cem Yılmaz 20 ay evli kaldı, 500 bin dolar tazminat istediler, 190 bin lira ödüyor. Düğünde takılan takılar kadının... Ne güzel eşitlik be!
Kadınlar maden ve altyapıda çalışamam, kanunen yasak. Eşitlik adı altında benzin firmaları kadınları işe alıyor ama kadınlar kışın serin yazın sıcak olan kasa başındayken; erkekler, sırf erkek olduğu için kışın buz gibi havada, yazın sıcak havada pompa başında. Bulgaristan ve eski SSCB ülkelerine git bak, kadınlar pompanın başında benzin dolduruyor. Gerçek eşitlik orada! Fakat bu istenmiyor.
Günümüzde zengin erkeklerin evlenmesi gerçekten saçmalık. Yasalar tam anlamıyla erkek düşmanı zihniyetin eseri hâline geldi ama hâlâ bunlar konuşulmuyor. Dahası mavi haplı erkekler, "düğünde takılan takı kadının" sözüne karşılık, dinen zaten kadına verilmeli diyor. Birincisi hukuk sistemi dine göre mi yoksa adil, insan haklarına uygun bir anlayışa göre mi uygulanacak? İkincisi dine göre yasaları uygulayacaksak, 3 eş daha alacak mıyız?
Böyle bir anlayış olamaz. bunlar düzelene kadar evlenmek zorunda değilsiniz. Feminizm diyorlar ya, buyrun maskülenizm. Siz kadınları ilişki için iknâ etmeye çalışıyorsanız, kadınlar da erkekleri ilişkide tutmak ve evlenmek için iknâ etmek zorunda.
**
Tekrar yorum başındaki konuya dönecek olursam; kadınların, feminenliğini yani dişiliğini kaybetmeden politikada, işte yükselmesi ve başarılı olması mümkün değil mi? Merkel'e bakın, çoğu erkekten daha erkeksi. Politika ve iş düynasında "başarılı ve güçlü" kadın denilenlerin bir çoğu, dişil değil, eril hâlde. Sonra beni taşıyan erkek bulamıyoruz diyor. Kadın olarak çekiciliğin kalmamamış ki!
Erkekler erilliklerini, dişiler dişiliklerini kaybetmeden başarılı olabilir. Fakat kolay yolu bulmuşlar; kadınlar cinsellikleri kullanıyor. Feminen olmak ile cinselliği kullanıp yükselmek arasında fark var. Daha da kötüsü cinsel obje olmayı özgürlük sanmaları...
Kadınların cinsel pazar değeri 23 yaşında zirvede. Doğurganlıkları yüksek, güzeller, gençler. Erkeklerin ise 36 yaşında zirve yapıyor. Dolayısıyla genç kardeşlerim, kendinize yatırım yapın. 30 yaşına kadar evlenmek, sevgili yapmak zorunda da değilsiniz. 30-32 yaşında, 25 yaşında bir kadın bulabilirsiniz. Hiç acele etmeyin. Kendinize yatırım yapın. Maddi, manevî, fiziksel olarak, kültürel olarak, kısacası her anlamda gelişin. Sonra mı?
20'li yaşların başında "bad boy seviyorum beeaağnn" diyenler 30'a yaklaşınca paniğe kapılacak. Gerçek, yüzlerine çarpacak. Zamanında sizi reddedenler, size dönüp bakacak ve hep sen vardın diyecek. Kabuğunu kırmış, kendini geliştirmiş, reddedildikten sonra, görmezden gelindikten sonra; gelişim sürecinde hızla ilerlemiş size bakacak. Tristan'ın deyimiyle, şimdi kalbini kırabilirsiniz. Umursamayabilirsiniz ya da ne yapmak istiyorsanız yapabilirsiniz..
Kadınlar bu kadar şanslı değil. 30'a geldiklerinde bad boyların evlenmek değil yatmak için birlkte olduklarını görecek. Ben dahil hiçbir erkek, geçmişinde onlarca erkek olan kızları istemez. Yıllarca güzelliklerinin, çekiciliklerinin kaymağını yiyen bu kadınlar; 30 yaşından sonra kendilerini geliştirmemelerinin ve 20'li yaşlardaki aptal kararlarının ağır sonuçlarına katlanacaklar.
Sonuç olarak,
Değerli kardeşlerim, KENDİNİZE YATIRIM YAPIN! Zaman ilerledikçe siz kazanacaksınız. Zaman ilerledikçe değeriniz anlaşılacak. Sosyal mühendislik ile size sunulan saçmalıklara kapılmamanmız gerek. Bunun için doğru insanları takip edecek, interneti sınırlı kullanacak ve bu sürede farklı bakış açısı sunacak kişileri takip edeceksiniz. Televizyon ise rezalet. Evde olmasa da olur.
Esen kalın.
434
views
1
comment
Anlamını Bilmeden Feminizmi Destekleyen Kalıpçılar
Maskülenizmi yıkmaya çalışan, feminizm diye tutturan, sizi savaşçı ruhtan kopartan bir planın parçası olanları görüyor musunuz? Ülkemizde olduğu gibi her yerde ve her konuda sorun bu. Desteklediği kavram konusunda en ufak fikri yok. Fenomenler, basın, takip ettiği ünlüler ne derse onları tekrarlıyor ve bu kavramlar onlarca, yüzlerce farklı mecradan binlerce kez tekrarlanıyor. Bu sözcüklerin arasına da "eşitlik, özgürlük, hümanizm" vb sözcükleri katarak kulağa hoş şeyler fısıldıyorlar. Sonuç? Artık tamamen erkekleri ve savaşçı ruhu olan, güçlü, cesur erkekliği hedef alan fakat bunu yaparken de kendini üstün tutan saçma sapan bir zihniyet. Bunlara karşı duran insanlar yoktu, olunca da feminist olduğunu iddia eden tiplerin linçleriyle karşılaşıyordunuz. Çünkü halk içerisinde feminizme karşı bir dağ ayısını bulup "kadınlar evde oturacak tabi yaa, ayağımı yıkasın" diyen bir tipi koyup; işte maskülen budur, buna karşıyız falan diyorlar. Dediğim gibi yurt dışı destekli STK'lar, toplamda milyarlarca lira bütçesi olan yapılardan bahsediyoruz. Milyonlarca takipçisi olan fenomenler, ünlüler ve bunları çalıştıran ajanslar, basın... Sen, ben bizim çocuklar... Ajansı dinlemezsen, istedikleri gibi konuşmazsan; desteklemezler. Bu kadar. Biz, feminizm adı altında erkekliğe saldıranlara karşı olduğumuz kadar, kadınları ezen zihniyete de karşıyız. Gerçek erkekler kadına şiddet uygulamaz, kadına baskı kurmaz. Kendini geliştirir, kadını mutlu eder. Gençlere başka yolun olduğunu anlatacağız!
**
Bir cinsiyetin, engellenmesine karşıyım. Özgürlükçü bir bireyim. Tabii bu "etek giyerim, meme açarım" özgürlüğü değil. Kişilerin yaşam tercihlerine devletin baskısı olmaması gerekir. Fakat aynı zamanda Türk tarihî ve kültürüne de düşkünüm. Yani bir kadının çalışmasını ve sosyal hayata katılmasını yasaklamaya ne kadar karşıysam, kadınların cinsel obje haline getirilmesine de o kadar karşıyım.
Kendini tarihini bilmeyen insanlar, Millattan Önce 8'inci Yüzyılda tek başına boy yöneten ve çocuğunu öldürdüğü için asker sayısı az iken Pers kralını yenen ve kafasını kesen Tomris Hatun'u bilmeyenler; Türk tarihinde kadınların erkeklerle savaştığını, İslâmdan önce güreşerek, çeşitli alanlarda erkekleri deneyerek "kendini yenen" erkeği seçtiğini, karar alırken yönetimde de kadınların söz hakkı olduğunu bilmeyenler kalkıp Avrupa'dan feminizmi bize sunuyor.
Bakın Avrupa'da kadın, 2'inci Dünya Savaşı'nda erkeklerin savaş için boşalttığı fabrikalarda çalışmaya başlaması ve savaş sonrası düşük maaş alması, eşitlik istemesiyle falan başladı. Yani çok da eski değil. Daha Amerika ve Avrupa'da kadının adı yokken, Türk kadını boy yönetiyordu. Bu yüzden feminizmi Avrupa ve Amerika'dan öğrenecek değilim. Kendi tarihimde ve kültürümde, herkese ders verecek kadar kadın hakkı var. Bu birincisi.
İkincisi ise, feminizm 1990'larda değişti. Bu da kabul edilebilirdi. Çünkü 1970-1980'lerde Amerika ve Avrupa'da gerçekten sorunlar yaşanıyordu. Bir çok yasa düzeltildi. 2010'lardan sonra ise feminizm, insan hakları, hümanizm adı altında artık bazı grupların milyarlarca lira döküp toplumları şekillendirdiği bir araç haline geldi. Feminizm, LGBT vs... Ramazan ayında cami önünde İstiklâlde çırıl çıplak dans eden insanlar gördük. Bizim Anadolu kültürümüzde, inanmadığın dine bile saygı vardır. Feminizm adı altında, Türklerin Şamanizmden gelme inaçları bile linçleniyor. Kırmızı kuşak takmayalım bekaret diyorlar. Hayır, bunu bekâret olarak gören zihniyetle savaşacaksın. Kırmızı, iyi şans demek, kötülüklerin kovulması demektir. Yeni işyeri açarsın, kırmızı kurdele vardır, nişan yaparsın kırmızı kurdele. Lhousa kadınlara Alkarısı musallat olur, bu yüzden kırmızı tülbent takarlar. Her yeni olayda, kırmızı vardır. Düğündeki kırmızı kuşak da bununla ilgildir. Aynı şekilde kız, kadının küçüğü ve oğlan da erkeğin küçüğüdür. Bunları BEKARET ile ilişkilendiren zihniyetle savaşalım fakat kendi tarihini kültürünü bilmeyenler; Türkçe ve Türk kültürü ile savaşıyor. Bugün kırmızı kuşağı engelle, yarın bu zihniyet başka şey bulacak. Dolayısıyla zihniyetle savaşmak gerek.
Siyaset bilimi okuduğum için böyle hocalarımız vardı, sık sık tartışırdık (kavga anlamında değil, münazara). Böyle tipler vardı. Üniversite hayatımda da bunları anlatıyordum. Kaldı ki annem çok güçlü kadındır. Erkek gibidir. İşte sorun da burada başlıyor. Kadınların erkekleşmeden başarılı olamaması! Erkelerin ise feminenleşmesi.
İnsanların kişisel tercihlerini umursamıyorum. Fakat heteroseksüel erkekleri bile eşcinsel gibi davranmaya, konuşmaya, giyinmeye iterken feminizm yani dişil hareket adı altında kadınları erkekleştiriyorlarsa burada sorun var. Çünkü işte kişisel tercihten çıkarak; erkekleri baskılamaya, yasalarla düğün takılarına karışmaya kadar gidiyor. Yargıtay kararlarına bakın! Zengin bir erkeğin Türkiye'de evlenmesi aptallık. Çok net söylüyorum. Kadının durumu erkekten iyi ise boşanınca nafaka vermiyor ama erkek veriyor.Neden? Çünkü "pozitif ayrımcılık". İşte gelince eşitlik, işine gelince pozitif ayrımcılık...
Haberlere baktığınızda yargıtay kararlarında; "düğünde takılan altın kadınların" diyor, "kadının durumu erkekten çok daha iyi ise, erkeğe nafaka vermek zorunda değil" diyor. Bunları anlattığımızda, "dinimize göre kadınlara altın verilmeli zaten" diyorlar. Çok dindar biriyim diyemeyeceğim. Bu yüzden halkın çoğunun inanç sistemine göre mi yoksa adil, eşit yargıya göre mi gideceğiz? Bunun dışında kadına altın verirken dine göre gideceğiz ama evlilikte medenî kanun diyerek 4 eşe karşı mı çıkacağız? Yani işimize geldiğinde din, kültür ama işimize gelmediğinde eşitlik adalet mi diyeceğiz? Kusura bakmayın ben bunları reddediyorum.
Eşitlik istiyorsanız, her konuda eşitlik isteyeceksiniz. Yok kadın ve erkeğin farklı olduğunu kabul ediyorsanız, bazı konularda avantajlı, bazı konularda da dezavantajlı olduğunuzu kabul edeceksiniz ve buna göre bir sistem geliştirilecek. Mesela benzin istasyonlarında "cinsiyet eşitliği" adı altında kadın alıyorlar ama kadınlar hep kasada. Erkekler sıcakta da soğukta da pompada. Erkeklerin suçu ne? Gerçek eşitliğin olduğu eski komünist ülkelere gittiniz mi? Buz gibi havada benzin pompasının başında benzin koyan Bulgar kadın görüyorum. İnşaatta çalışan, soğukta ağır işleri yapan kadınları görüyorum. "Ama kadınlar için çok ağır iş" diyorlar. Yaaa... Erkek olduğumuz için şehrin bokuyla biz uğraşacağız, soğuk ve sıcakta biz benzin koyacağız, inşaatları biz yapacağız, fırtınada kopan yüksek gerilim tellerini, fırtınada tırmanıp saatler içinde biz tamir edeceğiz ki sen instagram'a rahat gir ve kalça sallama akımını çekip gönder; savaşta biz öleceğiz ama işinize gelince de "eşitlik"... Ne güzel hayat be!
Ukrayna'da feministler falan vardı böyle Timoşenko falan... Savaş başlayınca hiçbir feminist ortada görünmedi. Kadınlar kamuflaj giyip pembe eldivenlerle tiktok falan çekiyordu cephe gerisinde. Erkekler ölürken. Feministlerin, "eşitlik var biz de gidip savaşalım" demesini bırakın; kadınların çoğu Polonya, Türkiye başta olmak üzere Avrupa'ya falan kaçtı ve Tinder'dan başka erkeklerle evlenip, ülke vatandaşlığı almak için uğraşıyor.
Her şeyin yolunda gittiği dönemde sosyal mühendislik ile sistemin tehlikeli gördüğü 16-30 yaşındaki gençleri seks, abur cubur, uyuşturucu, alkol ile zehirliyorsunuz. Çünkü akılları çalışır, spora gider, birleşirlerse devrim başlatırlar. Tüm dünyada böyle. Gençler zehirleniyor. Hayvanların ilkel dürtüleri olan yemek ve cinsellik ile zehirleniyor. Netflix'te, Tiktok'ta sürekli cinsel uyarma, sürekli yiyecek, alkol, uyuşturucu... Borçlandır, zorla üniversite okut, araba ev derken borca girsinler; hayatları boyunca bunları ödeyen modern köleler haline gelsinler. Yıllarca okul okut ama kaliteli köle yapmak için okut. Para nasıl kazanılır, şirket nasıl açılır hiçbirini anlatma! İşte size yaptıkları şey bu. Erkeklerin içinden savaşçı ruhu almak, seks ve yiyecek gibi ilkel dürtülerle yaşamasını sağlamak, ekonomik bağımsızlığa ulaşmasını engellemek (borçlu olsun ki istediğin gibi yönlensin). Fakat düzenin sürdüğü, her şeyin yolunda olduğu zaman ekranlarda görünen fenomenler, günde 3-4 saat instagram ve youtube'da sizin hayatınızı çalarak para kazanan bu asalak tayfa ve televizyonda size 4-5 saat saçma yarışmalar ve dizilerle uyuşturan tipler; kondisyonu yüksek, olayların bilincinde, ilkel dürtülerle hareket etmeyen, duygularını kontrol eden, maskülen erkeklere savaş açan feministler, olaylar değiştiğinde ortada yok! Gerçeklerle yüzleşince, savaş başlayınca, iş olabilecek en vahşi noktaya geldiğinde; hepsi üç maymunu oynuyor!
Gençler! Bu saçmalıklara inanmayın. Eşsiz ve köklü bir tarihimiz var. Kadın haklarını da, erkek kadın ilişkilerini de, nasıl bir erkek olunması gerektiğini de Türk tarihine bakıp öğrenebilirsiniz. Emin olun Türk tarihi, Türk kültürü ve yaşadığımız Anadolu coğrafyasında diğer milletler ve kültürler ile kaynaşıp ortaya çıkan kültürümüz; İslâm adı altında Araplaşıp, medeniyet adı altında yozlaşarak gönüll Amerikan sömürgesi olana kadar çok sağlam şekilde duruyordu.
Şu tiplerin bilinçsizce desteklediği feminizmden ne umut bekliyorsunuz? Ya da aynı şekilde maskülenizmi kadına zorla bir şey yaptırmak, kadını kullanmak, dövmek, sert davranmak olarak düşünenlerden ne bekliyorsunuz? Maskülen erkek olun dediğimizde olayın %10-%15'i kadınlarla ilgili. Geri kalan büyük bölümü kişisel gelişimdir. Spor yapmak, sağlıklı ve dengeli beslenmek, kişisel gelişim, kültürünüzü ve görgünüzü arttırmak, çevrenizi arttırmak! Kendinize odaklanın. Sosyal mühendislik ile davranışlarınızı dahi etkileyen saçmalıklardan; zamanınızı çalan instagram, tiktok, televizyondan uzak durun (mümkün olduğu kadar). Size hiçbir şey katmayacak sayfaları, videoları takip etmeyin (ya da 20-30 dakika sınır koyun). Spor yapın, hazır yemek (fast food) ve abur cuburdan uzak durun, 3 litre su için, dövüş sporu öğrenin, düzenli poligona gidin, hobiler edinin, aktivitelere ve konferanslara katılın; hitabet, retorik, temel finans vb konularda kendinizi geliştirecek dersler alın (Youtube'da ücretsiz var, Udemy'de var ya da şehrinizde gidip katılacağınız yerler var), ücretsiz KOSGEB girişimcilik programına gidin (2 hafta). Kendinizi geliştireceksiniz.
Zamanım yok deyip, evde oturup 11-12'ye kadar televizyon izlerken bir şeyler tıkınıp göbek yapan; tiktok ve instagram'da saçma videolar izleyip günün 2-3 saatini harcayan, porno filmlere 1-1,5 saatini harcayan; spor yapmayan, sağlıklı beslenmeyen (40 yaşından sonra diyabet, kalp&damar hastalıkları, tansiyon hastalıkları ile boğuşacak), kendini geliştirmeyen insanlardan da uzak durun. Böyle insan olmayın. Kadınlara kaba davranan, maskülen olacağım diye internetteki saçma sapan alfa, sigma videolarındaki gibi kadınlara davranan tiplerden olmayın. Kız kardeşinize, kızınıza, annenize nasıl davranılmasını isterdiniz? Böyle olun. Kadınlara değer verin, romantik olun, hesabı ödeyin, çiçek alın, hediye alın, yanınızda mutlu olsun. Yeni bakış açısı sunun. Fakat erkeksiniz. Beğenmediğinzi bir şey yapılmasına müsade etmeyin, şiddet kullanmayın, ayrılmak istiyorsa ve tehdit ederse ayrılın. Keyfi bilir. Sevgilisiz kalacağım, sürekli sevgilim olmalı diye dolaşmayın. Sakin. Kendinize yatırım yapın, değeriniz sonradan anlaşılacaktır. Fakat kimseye, kadınlardan garsonlara, hayvanlardan doğaya kimseye ve hiçbir şeye kaba davranmayın, dağ ayısı gibi davranmayın. Güçlü olmak, güç göstermek demek değildir. Beden, psikoloji ve ruh sağlığı yerinde olan; kendini geliştirmiş, özgüvenli, gençlere örnek olan insanlar haline gelin. Sakın. Feminizm adı altındaki bazı saçmalıklara da izin vermeyeceğiz, maskülenlik adı altında görgüsüz, kaba, şiddet yanlısı ilkel yaratıklara dönüşmeye de!
227
views
Satrançta Kaç Hamle Sonrasını Görebilirsiniz? - Kasparov
Bazı efsaneler vardır: "satranç oyuncuların 50 hamlesini görür" gibisinden, ne kadarı doğru?
Carlsen, binlerce oyunu ezbere biliyor. Herhangi ünlü bir oyunun, bilmem kaçıncı hamlesini tahtaya dizin, gösterin, hatırlıyor. Müthiş bir hafıza. Dolayısıyla çoğu oyunu ve açılışı biliyor. Fakat bu her oyunda onlarca hamle sonrası gördüğü anlamına da gelmiyor.
160
views
Andrew Tate, Çocuk ve Ailenin Önemi Feminizm ve Kariyer - Türkçe Altyazılı
Çocuk yapmak... Kendimi de dahil ederek söylüyorum; yıllardır biz, kendini elit sananlar, okumuş ve görgülü görenler, çocuk yapmanın önemli bir karar olduğunu söyledik değil mi? Annem ve babam üniversite mezunu, 2 kişi bir araya geldi, bir çocuk yaptı. Vefaat ettiklerinde %50 düşecek. Çocuğa güzel bir hayat sağlamadan yapmamak gerektiğini düşünüyoruz. İçinde sevgi olmayan, çocuğuna doğru düzgün gelecek bırakamayan, sorunlu tiplerin sürekli çocuk doğurduğunu gördük. Dahası, birlikte büyüdüğü amca kızı vs ile evlenen, doktorun "engelli olacak" demesine rağmen "Allah verdi" diyerek kürtajı reddedip çocuğu dünyaya getiren ve sonra boşanan çiftleri de gördük.
Sonuç?
Idiocracy filmini izlediniz mi? Rumble hesabımda dünyanın neden ve nasıl aptallaştığı ile ilgili bölümü ekledim (buradan kaldırdılar). Olay maalesef bundan ibaret. Çocuk yapmak istemiyorsun; gezmek, eğlenmek istiyorsun. Uykunu almak, kariyerine odaklanmak istiyorsun. Ya sonra? Hayaller, gelecek, umud yanında acımasız gerçekler var.
Dedem Temmuz ayında vefaat etti. Anneannem epey bocaladı. Şu an yanımızda, annemin ameliyatı sırasında anneannem geldi. Biraz da kafasını dağıtıyor. Fakat anneannemin 2 çocuğu var, 3 torunu var. Dayım bakmazsa annem, annem bakmazsa ben bakarım. Son 6 yıldır dedem bize geldi 3-4 ayda kan değerlerini topladık, sağlığını yerine getirip Eskişehir'e götürdük. Son 3 yılda toplamda 60 doktor gördü (62 falan sanırım). Haftanın 3 günü hastanedeydik ve hiç söylenmiyorum. Keşke hayatta olsaydı, gerekirse sabah akşam götürürdüm. Bize bunca emek veren büyüklere bakmaktan gocunmam, Allah onlara; aile kurup çocuk ve torun büyüten bütün aile büyüklerine sağlıklı ve uzun ömür versin. Başımızda olmaları büyük dayanak. İnsana güven veriyor. Annem ameliyat oldu, yine elimden geleni yaptım ve yaparım, daha fazlasını da yapmaya çalışırım.
Dolayısıyla "bana baksın" diye çocuk yapılır mı? Bilmem ama bunu düşünerek yapana da laf söylemem. Haklı. Ben seve seve yapıyorum. İnşallah her çocuk anne babasına, dede ve ninesine, aile büyüklerine bakar.
**
İkinci bölüm de mutluluk ve huzur. Çocukla uğraşmak çok sorunlu. Hayatın kalmıyor, eşinle cinsel hayatın kalmıyor, rahatlıkla gezemiyorsun; doğmadan önce dertler başlıyor, 30-40 yaşında bile dert açıyor. Para en basiti haline geliyor. Fakat iyi yanları hiç mi yok?
KKTC'de de oldu ama esas Van'a gittim, çalıştığımız bir aile vardı. Aşret. Türkiye, Irak ve Suriye'de toplam 2,5 milyon kadar sayıları var. Aşiretin ağasıyla da görüştüm. İskender bey müthiş bir insan, hiç anlatıldığı gibi değil. Başka aşiretlerden insanlar da tnaıdım, maalesef kişisel özgürlük ve olmuyor. O kadarı da kötü belki ama kalabalık aile olmak, gerçekten önemli. Özellikle birbirine destek çıkıyorlarsa iş ve bir çok konuda daha hızlı gelişiyorsun.
Aileden ve çok yakın dostlarınızdan başka kimse yok. Bunu bilmeniz gerek.
Kariyerim, hayallerim, çocuk bu dönemde doğrulur mu derken dünya daha kötü bir yere geliyor. Ben hâlâ çocuğu istemeyen tarafta kalıyorum. Fakat bütün bu hayalperestliğin arkasında 80 yaşında bomboş evde, yalnız başına (eşin ölürse, ya da sen ölürsen eşin yalnız kalacak); ne olacak? Özellikle maddi konuda kendini tamamlayamamışsan?
Gerçekleri düşünmek gerek. Kim bilir belki Türkistan (Orta Asya) dönemi ve boy yaşamı daha doğruydu... Ne kadar çok çocuk, o kadar güçlü boy. Elbette artık yerleşik dönem, devlet, güvenlik her şey var ama sonuç olarak ülkeler içinde ne kadar çok çocuk, o kadar iyi. Genç nüfus iyidir. Avrupa falan bundan kırılıyor! Yaşlı bezlerinin, çocuk bezlerinden fazla satıldığı ülkeler var. Felakete bakar mısınız?
Elon Musk'ın bu konudaki konuşmalarını da çevirmem gerek sanırım. 5 çocuğu var. Kendi okulunu açtı çocuklarına, doğru şekilde eğitim veriyor.
Kişisel olarak çocukla uğraşmak istemiyorum. Eşinle ilişkini etkiliyor. Fakat çocuk sahibi olmak, kendinden parça olmak, sıfırdan yetiştirmek... Çok önemli. Fakat anne-baba olmayı öğretmek gerek. Ebeveyn adaylarına, okullarda ders vermeleri gerek! Eğitim şart. Gerçekten şart. Çok büyük yanlışlar yapılıyor ve toplumu felakete sürüklüyoruz.
Andrew Tate evlenmemiş, 13 çocuğu var. Tristan'ın kızı var. Kadınların çoğu evlenmeden çocuk yapmak istiyor. Kim bilir belki bekar anneliğe, sperm bankalarına daha sıcak bakmamız gerek.
**
Bu işin diğer tarafı da var. 15 aylıkken annem ve babam ayrıldı. Annem her şeye koştu, kendi hayatını adadı, zor kararlar aldı; erkeklerin başaramadığı önemli işler başardı (şirket kurdu, bilim alanında büyük işler yaptı). Babamla ilgili konuşmayacağım (seversin sonuçta) fakat başka türlü anlatayım.
Böyle başarılı insanlar keşke anne-eş dengesini tutturabilen, aileye aile babalığı yapabilen ve eşini destekleyen sağlam erkeklerle birlikteyken bu adımları atabilseler. Eğer bir toplumda erkekler görevlerini yapmazsa, erkek gibi olmazsa; kadınlar erkekleşir. Bu kadar basit. Güçlü olmak zorundasınız!
Suriyelilerin her yıl 1 çocuk yaptığını da bilin! Sonra kıyaslarsınız.
263
views
Andrew Tate, İnstagram'ı Olmayan İnsan - Türkçe Altyazılı
Bu konuda 2 şey söyleceğim:
Birincisi, blogda da bahsetmiştim. Y kuşağı ya da Milenyum kuşağı denilen kuşağın bir parçası olarak 1985-1995 arasında doğan nesle ben "geçiş dönemi nesli" diyorum. Bununla ilgili bir video çekeceğim. Kabaca, genel anlamda sokakta oynayan son, bilgisayarla oynayan ilk nesildik. Bizden öncekiler internet ve teknolojiyi tam olarak anlayamıyor. Bizden sonrakiler de eski kütlürü bilmiyor, tamamen Amerikanvari bir özentiliğe kapılmış durumdalar. Yani 32-35 yaşlarından büyükler genelde Facebook'u tercih ediyor (bu yüzden 8 yıl önce oradan Twitter'a oradan instagram'a kaçtık). İnstagram açsa da kullanmıyor. Bunu bahsetmiş.
İkincisi instagram iğrençliği. Herkesin dünyaya bakış şekli farklı, algısı farklı, gördüp deneyimlediği şeyler farklı. Fakat ben insanların instagram'ı, kendilerini pazarlama aracı olarak kullandığını düşünüyorum ki buraya kadar normal. Gayet normal. Sorun, bunları yapış biçimi. Özel hayatlarını koyuyorlar, p*rno film yıldızı gibi gönderiler ekliyorlar, erkekler saçma sapan "bakın aram, araba işte" gibi gönderisi var.... Yani onlar için normal olabilir fakat o arabayı nasıl aldığın konusunda hiçbir paylaşım yok! Fikirlerin, düşüncelerin, çevren... Lüks araba sahibi olup bunu koymak aptallık. Fakat bunu alabilecek bilgi, deneyim, çevreye sahip olduğunu göstermek? İşte burada anlaşmaya başlayabilir.
Kadınlara girmiyorum, erkeklerin ilkel dürtüyle abazan gibi davranması sonucunda iş koptu... Yani kullanılmış kilot ve çorap satıyor kızlar ve alıyorlar. Ayak fotoğrafı için onlyfan'a abone oluyor. Bu kadar midesizlik... Böyle salakların olduğu ülkede kızlar cinsellikle milyoner olur. Normal.
İnstagram benim için propaganda alanı. Türk kültürü, tarihi, kırmızı hap, düşünceler... Biraz da komik videolar. Bolca sitem, eleştiri... Birileri için bunlar saçma gelecek. Sonuç olarak kimseye laf söylemeye hakkımız yok. Beğenmiyorsan takip etmiyorsun. Fakat sorun şu; saçma sapan sapıklık ve sapkınlıklara "bana ne" dedikçe, toplumun büyük bölümü oraya sürükleniyor.
Ben önce takipçiler ve gençlere sorumlu hissediyorum:
İLKEL DÜRTÜLERLE HAREKET ETMEYİN!
Cinsellik, sürekli abur cubur yemek ve kendini tatlı vs yemekten alı koyamamak (bu nedir ya? Avrupa'nın en obez, dünyanın 7'inci obez toplumuyuz). Aynı zamanda kolay kızarım, sinirlenmem ama kızarım. Sİnirlenmek de istemiyorum. Yanlışım ve bunun üzerinde çalışıyorum. Her durumda kontrollü olmak, duygularımızı kontrol etmek zorundayız. Taş gibi kızla baş başa kaldığımızda, olabilecek en geri zekalı elemanla tartışmaya girdiğimizde ya da trafikte birini dövmek için indiğimizde... İLKEL DÜRTÜLERDEN ARINMALIYIZ!
Bunun için ne yapacağız? Psikoloji ve ruh sağlığı ancak sağlam bende bulunur;
- spor (kondisyon ve nabız patlatma dahil)
- savunma sporu
- sağlıklı beslenme
- en az 3 litre su
Önce 2 yıl, 3 yıl sabrederek bedeni güçlendireceğiz. Bu sırada dünyayı mı değiştirmek istiyoruz? Kendimizden başlayacağız. Değiştirebileceğimiz ufak sorunları değiştireceğiz.
Odamız mı dağınık? Toplayacaksın.
Dişini mi fırçalamıyorsun? Fırçalayacaksın.
Saçın, sakalın bakımlı olacak, dişini fırçalayacaksın.
Basit alışkanlıklar edecek ve etrafında yanlış giden, düzeltebileceğin şeyleri düzelteceksin.
Yani önce beden ve hayatımızda düzeltebileceğimiz ufak şeyler.
Bu sırada yeni hobiler edineceğiz, kurslar, etkinlikler; buradan çevre kuracağız. Kendimizi yavaş yavaş geliştireceğiz. Adım adım. 5 yıllık, 10 yıllık süreç... Kendi hayatımız, sonra çevremizdekilerin hayatı. Yavaş yavaş.
2014'ten 2022'ye kadar 600'e yakın politik yazı yazdım, toplamda 1,5 milyon kişiye ulaştım. 10 bin kadar sıkı takipçim vardı. bir sürü şeyi değiştiremedim. Neden mi? Gördüğü her kadına yazılan, kadının karşısında ağlayan, yalvaran, aldatan kadını bile bırakamayan; işi gücü olmayan, 30 yaşında oğlan çocuğu gibi davranan, koca göbekli, doğru düzgün spor bile yapamayan, dövüşemeyen, hantal, özgüvensiz adamla hangi refah seviyesi yüksek ülkeyi kuracaksın?
Dövüşmek ve savaş sadece fiziksel değildir. Fiziksel olarak hazır olmayan, hayatının savaşını veremez. Sevdiği kadın için savaşamaz, ailesi için, kendi için, ülkesi için savaşamaz. Zengin olmak için gelecek 5 yıl eşek gibi çalışmayı, uykusuz geceler geçirmeyi; hacizler, iflas vb gibi şeyleri göze alıp bunlardan kaçmak için var gücüyle yeni fikirler üretip, sorunları çözmeyi beceremez. Bunları yapamayanla hangi ülkeyi nasıl kurtaracaksın?
Benim de hayatımda oturtacağım çok şey var. Fakat bakış açım değişti, yıllardır değişti ama son 1 yılda hiç olmadığı kadar güçlü ve önümüzdeki 1 yıl, şimdi olduğundan daha fazla güçlenecek. Bakış açımı değiştirdim, bütün işler yoluna girmeye başladı. Bunu gençlere anlatmak boynumun borcudur. Hiçbir beklentim yok, tek bir isteğim var; ne kadar güçlü olduğunuzu ve neler yapabileceğinizi bilin. Eğer size faydam olursa, hayatınız değişirse, 10 yıl sonra görüşünce (illâ görüşürüz), nereden nereye geldiğinizi bana anlatın, mutlu bir insan olayım.
Çok güzel şeyleri hak ediyorsun Türk gençliği!
Esen kalın.
363
views
Özgür(!) Basın
Sistem (Matrix de diyebilirsiniz), sizi tüketici toplumun parçası yapabilmek, yönlendirebilmek ve zararsız(!) hale getirebilmek için sürekli uğraşıyor.
Yıllara yayılmış kredilerle borç içinde yüzeceksiniz,
Yanlış beslenme ile abur cubur firmaları zengin ederken,
Sonrasında şeker, tansiyon, kalp ve damar ilaçlarını alacaksınız,
Size üniversiteyi zorunlu kılacaklar,
Üniversite kazanacak, yurt kazanacak, öğretmenler kazanacak,
Üniversitelerde para kazanma ve zengin olma değil, çağdaş kölelik öğretilecek,
İş kurmak, bilanço tablosu okumaktan bihaber olacaksınız çünkü kölesiniz,
Sevgiliniz olması gerektiği baskısı oluşacak,
Sevgili işi üzerinden tüm sektör kazanacak,
Üniversite bitir, evlen, çocuk yap baskısı gelecek,
Film ve dizilerde evilik teklifi ve pırlanta görüp isteyeceksiniz,
Film ve dizilerde Hristiyan adetleri olan panel vs görüp isteyeceksiniz,
Söz, nişan, düğün derken bu sektörler para kazanacak,
Okulu bitirdikten sonra öğrenim kredisi,
Evlendikten sonra söz, nişan, düğün borçları,
Yıllarca araba kredileri,
Araba bitince ev alıp ev kredisi,
Çocuğunuz üniversiteye gelene kadar hepsi ödenecek
Çocuk üniversiteye gelince kredi çekip okutacaksınız,
Tam krediler bitecek ki aa yaş 70! SÜPER!
Bir telefon için 2 yıl,
Araba için 7 yıl,
Ev için 30 yıl,
Pasif gelir için 50 yıl,
Söz, nişan, düğün için 3-5 yıl,
Ev eşyaları için 6-7 yıl
....
Yılda 1 kez, 4-5 gün tatil için 1 yıl kredi ödeyeceksiniz!
**
Sizi böyle böyle kurutacaklar, sistemin parçası yapacaklar. Yaptılar da!
Medya ellerinde, ünlüler ellerinde,
Fenomenler ürettiler ve ajanslarla kontrol ediliyorlar,
İş dünyasında kendi adamlarına destek veriyorlar,
Cemaatlerden localalara, yurt dışı destekli STK'lara hepsi böyle,
Onlardansan destek var, değilsen engelliyorlar
Aynı mesajı ellerinin altındaki medya organlarından, ünlülerden, politikacılardan, fenomenlerden tekrarlıyorlar, DEFALARCA!
Nazi rejimi çöktü ama reklamcılık olmak üzere bir çok alanda Nazilerin bulduğu teknikler geliştirilerek kullanılıyor.
Türkiye'de de iktidarından muhalefetine değişmiyor,
Tekrar, tekrar tekrar...
Defalarca tekrar, binlerce kez tekrar...
Yalan ne kadar büyük ve mesaj ne kadar çok tekrarlanırsa,
O kadar fazla insan inanıyor. TEKRARLA! DEFALARCA!
Uyanın. Matrix sizi ele geçirdi. Doğarken böyle başladınız.
Şimdi uyanmak elinizde. Maalesef gerçek bu.
Bir gün güçlenirseniz, birilerinin kuyruğuna basarsanız,
Hakkınızda olmayacak şeyler uyduracaklar,
Yüzlerce farklı kişi ve kanaldan, binlerce kez tekrarlayacaklar,
En yakınınızdaki insanlar bile buna inanacak.
UYANIN! Matrix'in size sahip olmasına izin vermeyin!
94
views
Jordan Peterson : Kadınlar Neden Mutsuz? - Türkçe Altyazılı
Dr. Jordan PETERSON, klik psikologdur ve akademisyendir. Yazdığı kitaplar 50 dile çevrilmiştir. Toronto Üniversitesinde profesördür.
Tabii ki kırmızı hap gibi konularda konuşuyor fakat dahası, bu adam gerçekten zekî. Tartışmaları yönetmesi, feministleri çatır çatır ezmesi gerçekten güzel. Eşitsizlik, maaş farkı vb konularda karşıdakilerini susturmuş ve Cathy Newman gibi bir asalak sunucuyu ezip geçmiştir. Sunucu bilinçli ve oyunlar oynamış ama Jordan Peterson sağlam tekniklerle işini bitirimiştir. İngilizce bilenler, "Charisma on Command" kanalındaki " How To Effortlessly Defend Yourself In An Argument" videosunu izleyebilir.
Jordan Peterson'ın sadece fikirleri değil, tarzına bakarak da çok şey öğrenebiliriz. Aslında videolarını çevirmek istiyorum ama 30 dakikayı çevirmem gerekecek. Çünkü bir bütün ve bir sürü yorum da eklemem gerekebilir çünkü retoriği biliyor, beden dilini biliyor; adam gerçekten kendini yetiştirmiş.
**
Konuya gelecek olursak, kadınlar feminizm yüzünden mutsuz. Bu kadar basit aslında. Feminizmden kastımız, 1990'lardaki 3'üncü dalga da katılabilir ama özellikle 2010'lardan sonra gelen 4'üncü dalga feminizm; erkek düşmanı, erkeği erkek yapan nedenleri yok etmek isteyen (ki bunu başarması imkânsız) ve ne yazık ki ilerleme kaydeden süreç nedeniyle mutsuz.
Andrew Tate'in kısa bir videosu vardı: bugün bir apokalips (kıyamet sonrası yaşam, nükleer savaş vb durum sonrası) olsa ve veya bir uçak kazası olsa; erkekler avlanır, savaşır, barınak inşa eder; kadınlar da kadınca işleri yapar. Fakat günümüzde roller değişiyor ve insanlar bu yüzden mutsuz diyor. Doğru. Ne yazık ki doğru.
Erkekler de ağlar diyorlar... Geldiğimiz noktaya bakar mısınız? Ağlamayan erkek gördünüz mü? Duygularını kontrol etme diyorlar, ağlamak istiyorsan ağla... Bir erkeğin duygularını, hareketlerini kontrol etmemesi ne demek biliyor musunuz? Bilmiyorsanız bir kaç gün önce 2 tacizciyi engellemek isterken öldürülen Engin TAŞ'a bakın. Tacizciler sizce duygularını kontrol edebiliyor muydu? Edemediği için taciz ettiler, edemediği için kendilerini engellemeye çalışan adamı bıçakladılar. Erkekler ağlamaz. Siz bu yalanlara kapılmayın.
Feministlerin ve düzenin devam etmesini isteyen politikacı, din adamı, yandaş ve bu sistemden beslenen ne kadar çürükçül varsa (Türkiye'den bahsetmiyorum, tüm ABD uydusu ve batı böyle); bunların hepsi, güçsüz erkek, savaşçı ruhundan kopartılmış erkek istiyor. Cinsellik ve yemek gibi temel duygulara saplanmanızı istiyor. Tiktok'ta kalça sallayan 15 yaşında kızları takip eden asalak yığın var. Günde 3 saat yetişkin içeriği izleyip 5 kez boşalmayı marifet sanan, beyni burun deliğinden akmışlar var.
Günde 10 saat internette takılın 3 saat televizyon izleyin; cinsel içeriklerle, iğrenç televizyon içerikleriyle zihninizi zehirlerken yanında bolca abur cubur ile vücudunuzu zehirleyin. Kondisyonsuz, göbekli; koşmaktan, savaşmaktan, dövüşmekten aciz insanlar olun. 40 yaşından sonra da bu iğrenç hayat tarzınız nedeniyle sürekli tansiyon, şeker, kalp ve damar ile ilgili çeşitli ilaçlara bağımlı olur olur mu?
Erkek ve kadınlara bakın! Bir insanın cinsel tercihi umurumda değil, fakat erkeklerin ortalaması; eşcinsel gibi oldu. Giyimleri, konuşmaları, tarzları, hareketleri... Heteroseksüel ama eşcinsel bir erkek gibi kırıtıyor, dar giyiyor, konuşması böyle, spor yok... Rezalet. Radikal solcular da bunu marifet gibi size satmaya çalışıyor.
Olayın özü bellidir; sağlam vücudunuz varsa, kondisyonunuz yüksek ise ve genç iseniz, sistemden beslenen herkes sizden korkak. 16-30 hatta 35 yaş arası; kondisyonu yüksek, spor yapan, fit, eli silah tutan, dövüşmeyi bilen erkekler devrim başlatır, devir sonlandırır. Dolayısıyla sistemin devamlılığını isteyenler, bu yaş grubunu zehirlemelidir. Gençler hedef alınıyor.
Şunu anlamanız gerek: SAĞLAM KAFA SAĞLAM VÜCUTTA BULUNUR!
Bu yüzden fit olacaksınız. Sadece vücut geliştirme değil! Kaslı olup da 100 metre doğru düzgün koşamayan insanlar tanıdım. Kat kat kaslarınız olmak, yağ oranınız %12 vs olmak zorunda değil. Fit olacaksınız. Göbek olmayacak, kondisyonunuz yüksek olacak, düzenli spor yapacaksınız. Koşabileceksiniz, çöküp kalkabileceksiniz. Bunun için sağlıklı beslenmeyi öğreneceksiniz. Aralıklı orucu, yağsız beslenmeyi. Abur cubur ve zehir saçan yemeklerden uzak durmayı. Yani? DİSİPLİNİ!
Daha sonra zihninizi inşa edeceksiniz. Kendinizi geliştirecek kurslar, etkinlikler, kitaplar bulacaksınız. Ardından psikolojik olarak güçlü olacaksınız. Jordan Peterson gibi, Andrew Tate gibi insanları izleyip; Sokrates okuyacak, Stoacılığı öğreneceksiniz. Tartışma nasıl kazanılır bileceksiniz.
Sonunda: fit, sağlıklı, kondisyonlu, dövüşmeyi bilen ve aynı amanda zihni, psikolojisi sağlam, dolayısıyla özgüvenli gençler olacaksınız. Bileğinizi kimse bükemeyecek. Ardından Türk genci olarak tüm dünyaya bunu gösterecek, düzgün işler yapacaksınız. DÖVÜŞMEK sadece fiziksel olmaz; adaletsizliğe karşı, sorunlara karşı da savaşacaksınız! Ardından başaracağız.
https://rumble.com/c/EmreCetin
290
views
Andrew Tate: İşler Ciddileşince Ukraynada Feminist Kalmadı - Türkçe Altyazı
Daha yoksul ülkelerde, işlerin daha kolay olduğunu söylüyordu Andrew Tate, çünkü herkes cinsiyetlerine göre yaşıyor. Bir kaza veya kıyamet sonrası durumda, sfırdan yaşama başlandığında (mesela uçak adaya düşerse); erkekler gidip avlanır, barınak inşa eder vb, kadınlar ise kadınların yaptığı şeyleri yapar diyordu. İler ciddileştikçe, işler kızıştıkça; o "feminist komünist insan hakları destekçisi hümanist" kavramından kopup gerçeklerle yüzleşirsiniz. Ukrayna'da yaşanan da bu.
Ukrayna'da kadınlar kaçıyor. Erkekler savaşırken kadınlar kaçıyor. Kaçıp, diğer ülkelerde erkeklerle birlikte oluyor, diskolarda eğleniyor. İnanılır gibi değil. Bu erkekler cephede ne için savaşıyor? Ne için savaşacak? Ukrayna altyapısı çöktü. Cepheden geri döndüklerinde, sevgililerinin Antalya'ya Varşova'ya veya herhangi bir yere gidip, orada Tinder'dan birini kafalayıp vatandaşlık almak için evlendiğini görecek. Ne için savaşmış olacaklar? ABD'nin ateşe attığı, çökmüş altyapı, kadınlarının bile terk ettiği erkekler... Fakat EŞİTLİK burada işlemiyor. Feministler suskun! Çünkü işler kızıştığında; kondisyonu yüksek, eli silah tutan, ailesini ve ülkesini savunabilecek, becerikli erkekler olması gerek. Fakat ABD uydusu ülkelerde tamamen obez, hantal, tüketici, spordan uzak, bencil; rezil toplumlar oluşuyor.
Batının sorunu da bu. Aile kavramı yok, vatan sevgisi yok (bizimkiler de kaçmak istiyor yok ettiler bu kavramı). Millî bilinçleri yok. Bakıyorsun kadınlar ve erkekler, gecelik ilişki peşinde koşuyor. Uy*şturucu müptelası olmuşlar. Disiplin yok, olgunluk yok... Borçlanan tüketici kültürü... Hantal, göbekli, bütün gün telefonda kalça sallama akımı izleyen, akşam evde saçma sapan televizyon yapımı izleyen; olgunlaşmamış, 35 yaşında bile 13 yaşındaki çocuk gibi davranan, "maskülenlik toksiktir" diyen ama feminen gibi davranan, yaşayan yığınlar...
Batı çöktü. Rusya'ya laf atıyorlar fakat Doğu Avrupa, Rusya ve Asya yükselecek. Batı (Avrupa ve Amerika), bu şekilde ilerleyemez. Amerika, önümüzdeki süreçte zayıflayacaktır. Aile kavramının olmadığı, ahlâksızlığın kol gezdiği bir toplum ayakta kalamaz. Ki muhafazakâr biri değilim, bu ahlâksızlığı bu anlamda söylemiyorum. Fakat üretmeden tüketen, gecelik ilişki peşinde koşan, uyuşturucuya ve alkole gömülmüş bir toplum ilerleyemez.
Çözüm belli gençler!
Spor,
Sağlıklı beslenme,
Sağlıklı yaşam,
Disiplin,
İrade,
Dopamin orucu,
Yetişkin içeriklerinden uzak durmak.
Beden sağlıklı olduktan sonra, zihin ve psikolojiyi güçlendireceğiz. Beden ve irade sağlıklı olursa, diğerleri gelir.
Etkinliklere katılın,
Hobiler edinin,
Çevre oluşturun,
Konfor alanınızdan çıkın!
149
views
Andrew Tate, Erkek Olmanın Zorluğu - Türkçe Altyazılı
Bari görünen şey, farklı gösterilebilir mi? Kesinlikle. Şimdi size geçen kış yaşadığımız bir şeyi anlatacağım, bunun üzerinden örnek vereyim.
İstanbul'a çok kar yağdı ve her yer doldu, yollar tıkandı. Bu karların günler süren temizlenme süreci oldu. Belediyelerin bazıları bu karları alıp göllere, ırmaklara attı.
Ne güzel değil mi?
Araçlar yolda ilerlerken, yağları yola akıyor. Tozlar, pislikler. Bir de karları açmak için tuzlanıyor. Tuzlu, yağlı, pis karları alıyorsunuz; tatlı sulara atıyorsunuz. Hem dengesini değiştiriyor hem kirletiyorsunuz. Sonuç? İyilik yapmak isterken uzmanlara danışmadıkları; kendi bilgisi, görgüsü kadar iyilik yapmaya çalıştıkları için zarar verdiler. Fakat bunu bir çok kişi alkışladı.
Gerçekte olaylar ve insanlar böyledir. İyilik yapmak isterken bu şekilde zarar verebilirler. Örneğin çocuğun istediğini yapmak ebeveynleri tatmin edebilir ancak hayır nedir bilmeyen bu çocuklar; başarı için disiplin, azim, kararlılık gerektiğini, uğraşmak gerektiğini bilmeyecek. Yani iyilik, aslında kötülük olabilir.
Bunun bir de diğer bölümü var, bilinçli şekilde kötü göstermek. İyi olan şeyi kötü, kötü olan şeyleri de iyi olarak gösterebilirsiniz. Bu da medya ile çok basit olacaktır. Medya, fenomenler, ünlüler, vakıflar, konuşmacılar.. Aynı mesajı, farklı kaynaklardan DEFALARCA tekrarlayacaksınız. Bununla ilgili video atacağım, basının nasıl tek ses olduğu ile ilgili.
Dolayısıyla "erkek egemen toplum" diyor. Hangi egemen zümre lağımda bok temizler, fırtınada kopan yüksek gerilim hattını tamir eder, inşaatlarda sürünür? Böyle gösteriliyor. Sokak röportajlarında görmüşsünüzdür: "Azrail sizin mi canınızı alsın, eşinizin mi?" ya da "eşinize böbreğinizi verir misiniz?". Hemen bu başlıklarla arayıp görün. Kadınlar ne demiş, erkekler ne demiş!
Erkek egemen, ataerkil bir dünyaya bakıyorsun:
- İş cinayetlerinde ölenler %97'si erkek,
- Hapishanedekilerin %96,1'i erkek,
- Evsizlerin %95'i erkek,
Türkiye'de yok ama dünyada savaşta ölenlerin %96-99 oranında erkek olduğu, ortalamanın %98 olduğu verilerle gösteriliyor.
Her gün suçla mücadele, terörle mücadele, savaş vb her türlü görev ve zorlukta erkekler önplanda. İtfaiyeye bakıyorsun, orada erkekler var. İnşaatta erkekler var; şehrin bütün zorluklarıyla, bokuyla, pisliği ile erkekler uğraşıyor ve erkekler şehri inşa ediyor.
4857 sayılı kanunun 72'inci maddesine dikkat:
"Maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yer altında veya su altında çalışılacak işlerde on sekiz yaşını doldurmamış erkek ve her yaştaki kadınların çalıştırılması yasaktır."
Maddeyle, kadının ağır işte çalışması engellenmiş. Ama yok, ataerkil bir toplumuz!
**
Bu alanlarda kadınlar çalışsın demiyorum. Yapımız gereği kadınlardan güçlüyüz, bu alanlarda uzmanlaştık, becerilerimiz var. Fakat bunları şu yüzden verdim: erkeklere bakıyorsun her türlü riskle, zor işlerle uğraşıyor. Fakat yetmiyor, bak erkek çalışıyor, seni baskılıyor, sen çalışamıyorsun diyorlar.
Kaldı ki çalışmak isteyen kadın çalışsın. Daha önce de yazdım, ben Türküm ve Türk kültürünü, Türk tarihini seviyorum. Milattan Önce 8'de boy yönetmiş Tomris Hatun tarihimizde var. Haliyle Arap gibi kadını sosyal hayattan alıp, eve kapatalım kafasını da sevmiyorum, kadınların cinsel obje haline getirilmesini de istemiyorum. Bilgi, beceri, ahlâk, kültür, cesaretiyle önplana çıkmalı.
Fakat 12 yaşından sonra kızlar kalça sallama akımlarıyla internette takipçi kazanabileceğini ve çeşitli sitelerde (onlyfans gibi) para karşılığı beden sergileyebileceklerini fark ettiler. Erkekler ne yapacak? Zengin ya da fenomen değilse takipçi kazanamaz. Geriye manyakça işler yapmak kalıyor ve dikkat çekmek için manyak gibi şeyler yapıyorlar. Yine de takipçi kazanamayıp depresyona giriyorlar. Genç erkeklerin depresyonu ne olacak? Kimse umursamıyor. Kimse yardım uzatmıyor, yaşadıklarını anlatmıyor. Üzerine hâlâ ataerkil deniyor.
**
Düğünde takılan takılar kadının, boşanınca kadın nafaka alıyor, çocuklar her zaman annede... Evlilik "müessesi", günümüzde erkek için baş belası. Yasalar, erkeğin aleyhinde. Kadınlar hep haklı.
Üniversiteye gitme baskısı toplumsal olarak var. Gidiyorsun, ailen birikimini yiyor ya da kredi çekiyor; sen öğrenim kredisi çekiyorsun. Onu 2-3 yılda ödüyorsun. O bitiyor söz+nişana bir sürü para (pırlanta bile 3 asgari ücret parası). O bitiyor düğün, o bitiyor ev eşyası... Çift 500 bin içeride. Bunların borcu bitince, araba alıyor, 6 yıl kredi. Sonra ev alıyorlar, 20-25 yıl kredi. Eğer bunları atlatamaz boşanırsa, takılar bile kadında. Çocuklar kadında. Üzerine nafaka, evde de kadın oturur ama ATAERKİL, ERKEK EGEMEN BİR TOPLUM!
Evlenmek için acele etmeyin. Siz cinsel birleşme için kadının peşinde koşuyorsanız, ilişki için de evlilik için de kadın sizi iknâ edecek. Bu kadar basit. Herkes için geçerli değil ancak %70'i (erkeklerin de kadınların da) için durum bundan ibaret.
Söze gelince erkek egemen... Gerçeklerle ilgisi olmayan şeyleri defalarca tekrar ettiriyorlar. Tamamen beyin yıkama!
242
views
Andrew Tate Vegan ve Vejetaryenlik - Türkçe Altyazı
Yapısı ve durum gereği çok sert konuşması gerekebiliyor. Vegan ve vejetaryenliği anlıyorum, çünkü ben de irade testi yaptığım zamanlar denemiştim. Nasıl ki kaslarımızı geliştiriyoruz, irademi güçlendirmek için bunları denedim. Ayrıca "süt, bal yararlı" diyen bazı ARAŞTIRMALARIN(!), gıda firmaları tarafından fonlandığını ve Türkiye'de insanların %78'inin laktoz hassasiyeti olduğunu öğrendikten sonra bunlara karşı temkinli yaklaşmıştım. Fakat glüten hassasiyetim (ki neredeyse çölyak derecesine varacakmış, erken fark ettik), nedeniyle veganlığı falan boşverdim. Glüten tüketmem, süt tüketmem. Peynire bayılırım; binlerce yıllık atalarımın yaptığı gibi koyun&keçi peyniri ve manda kaymağı tüketiyorum. Yine azar azar zorluyor ama inek sütlü şeyler gibi değil.
Ancak geniş şekilde düşündüğümüzde veganlık olayı "ahlâkî olarak" lanse edilse de bakıyorsunuz evet güçsüzleştiriyor. Dünyanın en obez toplumu Amerika ve yemek sektörüne, araştırmalarına ne kadar güveneceğiz? Biz de gönüllü Amerikan sömürgesi olarak Avrupa'nın en obez ve dünyanın 7'inci obez toplumuyuz. Balkan ülkelerine gittiğinizde orada güzel, bakımlı, zayıf kadınları ve spor yapan erkekleri görünce ne düşünüyorsunuz? Ben, ülkemde 40 yaşından önce abur cubura, 40 yaşından sonra da ilaçlara harcanan paralara acıyorum.
Konuya dönecek olursan, vejetaryenlik ve veganlık ilke hayvanların canını düşünüyorlar. Tabii güzel bir çıkış noktası ancak insanlara yetecek kadar yemek yok. Dolayısıyla daha "insancıl"(!) şartlar getirilebilir. Mesela 8-10 tavuğu domates kasası kadar yerlere tıkıp GDO'lu gıdalarla falan beslememek gerek. Ya da ineklere, Hollanda'daki gibi davranmak, stresten uzak tutmak gerek. Bu yüzden yumurtalarda 0, 1, 2, 3 vardır ve 0 ilâ 1'i tercih edin. 0 organik, 1 gezen ve temiz beslenen tavuklar. 3'ü alırsanız kafese tıkılmış (hayatları boyunca hareket edemiyor), gdo'lu yemler ve hormonlarla beslenmiş tavukların yumurtasını yersiniz.
Bu anlamda "ben et yemiyorum" dedikten sonra gidip, 3 numaralı yumurta almak da ne kadar mantıklı? Vejetaryen olursan, vegan olmak daha doğru değil mi?
Diğer tarafa geçersek, veganlık/vejetaryenlik gerçekten güçsüzleştiriyor. Devletlerin, devlet ve toplum içindeki elitlerin, sistemden beslenen kenelerin en korktuğu şey; 16-30 yaşındaki eli silah tutabilecek gençlerdir ve bu gençler mümkün olduğu kadar kondisyonsuz, obez, vizyonsuz, görgüsüz, şehir ve ülke gezmemiş; gıda ve cinsellik gibi ilkel dürtülere kapılsın diye uğraşırlar. Peki ya görgülüleri falan? Onlar zaten "barış pıtırcıkları", ellerine silah almazlar. Ukrayna'da olduğu gibi savaş çıktığında da başka ülkeye kaçarlar. Dünya Savaşlarında kadınlar evde bekledi, savaştan dönen erkeklerle evlendi, çocuk yaptılar. Ukraynalılar ise başka ülkelere kaçıp, Tinder üzerinden kendilerine sevgili buldu. Ukraynalı erkeklerin koruyacak neyi var? Bunu da düşünün.
Konuya geri dönecek olursak; zayıf, kondisyonsuz, obez, eline silah almamış, Twitter etiketini TT yapınca dünyayı değiştirdiğini sanan kitleler en iyisidir. Bu yüzden spor yapın, kondisyonu yükseltin, savunma sporu öğrenin, silah kullanmayı bilin, araştırın, okuyun, sorgulayın, televizyondaki "doğuda terör" hikâyelerine inanmadan gidip bölge insanını görün, komşu ülkeleri gezin, dünyayı görün. Sizi zayıf, halsiz, obez, hastalıklı yapmaya çalışacaklar. Sadece bedenen değil, aynı zamanda düşünce açısından da bunun için uğraşacaklar. Erkeklerin çoğu eşcinsel gibi giyniyor, düşünüyor, davranıyor. Gerçek eşcinsel olması sorun değil, tercih meselesi fakat maskülenliği yıktılar, kötü ve maço, keko, hanzo, tecavüzcü, sapık bir şey olarak gösterdiler ve ortalama erkeği feminenleştirdiler. Borçlandırdılar, obezleştirdiler. Bu erkekler bırakın ülkedeki adaletsizliğe, kendilerine baskı yapan yöneticilerine bile başkaldıramaz. İşte amaç budur.
Andrew Tate diyor, dünya üzerindeki herhangi bir vegana meydan okuyorum diyor, gelip benimle dövüşsün. Sizce maçı kazanabilecek bir vegan var mı? Gerçekten??? Saf güç, etle geliyor. Abur cubur, karbonhidrat ya da sebze ile değil. Saf güce ihityacınız yok mu? İsviçre'de belki ama Orta Doğu bataklığındaki Türkiye'de herkes sportif, yüksek kondisyonlu, silah kullanmayı bilen, özgüven, çakı gibi olmalıdır. Ülkeden kaçmayı düşünüyorsanız zaten buyrun, bunları da okumaya gerek yok. Fakat vatanseverseniz; kendinize iyi bakmak, birnevi vatanseverlliktir. Bunu anlamanız gerek. Veganlıkla, abur cuburla, şeker ve karbonhidrat ile; spor yapmadan, savunmayı ve silah kullanmayı öğrenmeden olmaz. Beyin takımını kurarsınız ancak silah tutabilen, erkek kitlelerine ihtiyacınız var. Yunanistan'ı işgal etmek için de, devrim için de, işgale karşı koymak veya içsavaşı bastırmak için de durum budur: KONDİSYONU YÜKSEK, SİLAH KULLANABİLEN, ERKEKLERE İHTİYACINIZ VAR! Üstelik bu erkekler, barış zamanında girişimci olacak, yüksek arge ürünleri üretecek, istihdam sağlayacak, dünyadan parayı ülkeye çekecek.
259
views