Sevgi ve Acı, Hayatımın Anlamı

1 year ago
27

Sevgi ve Acı, Hayatımın Anlamı
Her insanın konuştuğu, içini döktüğü, dert yanıp sırdaş edindiği,
Yanında huzura kavuşup eş ve arkadaş edindiği birisi vardır hayatta.
Peki ya benim!
Bugüne kadar kimi insanlara insan diye güvendim, dost bildim sırdaş edindim.
Ancak heyhat!
Kimi zaman sayfalara döktüm satır satır içimdekileri.
Kimi zaman sırdaş zannettiklerime anlattım bir bir.
Ancak bir söyledim iki eklediler, üç söylediler söylediklerimi herkese!
Anlatamadım mı, anlaşılmadım mı, anlayamadım mı bilmiyorum.
Kimileri dinledi, sustu, kimileri ortak etti gözyaşlarını söylediklerime.
Kimileri bana ne dercesine umursamazken,
Kimileri, dudak büktü küstahlaştı, küçüldü.
Kimileri ise, üzerine ekledi, söylediklerimi değiştirerek aktardı başkalarına alçakça rezilce.
Ve yeniden yöneldim sayfalara, tertemiz pırıl pırıl sayfalara.
Satırlarımı değiştirmeyen sayfalara,
Yazdıklarıma bir şey eklemeden saklayan sayfalara,
İhanet etmeyen, duygularımı kirletmeyen sayfalara,
Gerçek sırdaş, gerçek dost sayfalara.
Beni yanlış anlamayan, söylediklerimi değiştirmeyen
Ve beni satmayan sayfalara.
Sevgi ve acı
Kimi insanların hobileri vardır, hobileri onlar için bir uğraşı, bir eğlencededir.
Sürer hayat boyu günbegün.
Kimi, uğraşır didinir para biriktir, gelecek düşüncesiyle.
Kimi pul, kimi fotoğraf, kimi, kin biriktirir.
Kimi zevkten kimi hırstan kimi meraktan kimi intikam duygusuyla.
Biriktirirler, damla damla katre katre.
Gün gelir biriktirilenler çıkarılır ortaya tek tek,
Sonra biriktirenler biriktirdiklerini ortaya çıkarmaktan dolayı sevinirler,
övünürler, gururlanırlar, rahatlarlar, “Oh” derler.
Biriktirdiklerini dışa vurmuşlardır, amaçlarına ulaşmışlardır, rahatlamışlardır.
Ben, hayatım boyunca iki şey biriktirdim,
Sevgi ve Acı!
Her gün biriktirdim, damla damla katre katre.
Sevgi, içimde filizlendi, dal oldu çiçek açtı, yeşerdi, büyüdü büyüdü büyüdü.
Baba şefkatini çok az gördüm, severdi beni felçli yatağında.
O haliyle esirgemezdi sevgisini, şefkatini.
İki yaşında olduğum söylenir, babamın ilk hastalandığı zaman!
Hatırlıyorum, kare kare gözlerimin önünde canlanıyor bastonla yürüyen Babamı!
Sonra yatağa düşüşünü ve felçli geçen tam 5 yılı.
1959 yılının bir bahar günü sabahında,
Artık onun sevgi dolu gözleri bana bakmıyordu, kapanmıştı,
Ebediyet aleminde açılmak üzere!
İşte o günden sonra bir daha hiç kimseden görmedim, o haz veren sevgiyi.
Zaman zaman yalancı tebessümler, sevgiler gördümse de,
Serap olduğunu anladım kısa sürede.
Sahte övgüler, yalancı tebessümler, yersiz takdirler,
Hepsi serap ve geçici, hepsi bir anlık aldatmaca ve oyun.
İçimde biriktirdiğim sevgimi döktüm ortaya,
Benim hasretini çektiğimden insanlar yararlansın diye!
Ama heyhat!
Kimi sevdimse, övüp yücelttimse onlar, acılarla dolu hatıralar bıraktılar,
Bir bir kare kare çizgi çizgi.
Kimi zaman biri böyleyse diğeri böyle değildir diyerek yeniden sevdim kimilerini!
Ancak nafile!
Babamı sevdim, yedi yaşımdayken kaybettim,
Bana geride acı dolu günlerini miras bıraktı.
Acılar, dayanılmaz acılar, günlerce yataklara mahkûm etti beni, o acılar.
Temelini oluşturdu sonradan gelecek acıların,
Harç oldu, beton oldu, granit kaya oldu sonradan gelen acılara!
Sonra ağabeylerden, yengeden,
İnsani özellikten nasiplenmemiş kimi yaşlı köylülerden.
Biriktirdim, her gün damla damla, tuğla tuğla örüldü acılarla dolu günlerim.
Gençlik yıllarım!
Ara vermedi acılara, sürdürdüler, önceki yılların izini,
Roller ayrı ayrı, aktörler farklı farklı sonuç hep aynı!
Acı!
Olgunluk yıllarında, acılarım da olgunlaştı, her geçen zaman içinde.
Benim dünyamda mevsimler hep kıştır, soğuk ve kapalıdır
Havalar bazen ayaz olur, bazen fırtına, kimi zaman durgunlaşır.
Bahar geldi, yaz geldi sanırsın durgunlaşınca hava,
Ancak yeniden kopar, fırtına olur, tufan olur, hortum olur, kasırga olur.
Ardından durulur, yavaş yavaş yeni fırtınalara hazırlanmak için.
Sürer gider ardı ardına yıllar boyu.
Herkese sevgi verdim, şefkat verdim, can verdim
Karşılık beklemeden.
Ancak karşılığını verdiler bana yumru yumru acıları,
Ben istemeden, zorla verdiler onca acıyı,
İstemesem de verdiler, almasam da aldırdılar, bir bir acıları, acılarını.
Kimileri sırtımdan, kimileri yüreğimden vurdular ardı ardına darbeleri.
Her karanlık gecenin, aydınlık bir sabahı,
Her zirvenin sonucunda, bir düşüş noktası,
Her kışın, güzellikler sembolü bir baharı vardır.
Her acının da elbette mutlu bir sonu vardır.
Yediğim her darbe iz bıraktı yüreğimde,
Her darbe, çatlattı yüreğimin yaralı zeminini,
Öyle ki çatlaklar, her darbeden sonra büyüdü,
Birer dere yatağına dönüştü,
Gizli gözyaşlarım doldurdu kuru dere yataklarını.
Irmak ırmak aktı gözyaşlarım, çağladı, derin derin yankıları
Kalbimin duvarlarında yankılanarak.
Elbet güneş doğacak
Duygularımı kaplayan kara bulutlar dağılacak,
ısıtacak yüreğimin soğuk yüzünü kaplamış duvarlarını.
Gözyaşlarımın suladığı yerlerden yeşillikler fışkırtarak!
İnsan acılardan zevk alır mı hiç!
Alır, hayat boyu süren acılar, insanın yaşam tarzına dönüşür.
Sever insan kendi acılarını, kendisini bırakmayan acılarını,
Zevke dönüşür acılar, bir bir kaplar benliğin her hücresini, her zerresini.
Tıpkı Hz. Bilal Habeşi (r. anh) gibi,
Her darbe bir acı, her acı bir hazzı getirir beraberinde.
Acılar ses oldu yankılandı, dalga dalga küfrün kararttığı dünyaya!
Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber.
Ahad ahad ahad sadaları dalga dalga yayıldı,
korku saldı kâfirlerin kararmış yüreklerine!
Işık oldu, aydınlattı karanlıkları!
*
28 Nisan 1997

Loading comments...