TAĞUT, yüce Allah’a karşı haddi aşan, isyan eden her kişi, kurum ve sistemdir

1 year ago
86

Tağut, yüce Allah’a karşı haddi aşan, isyan eden her kişi, kurum ve sistemdir
Kur'an’da, değişik anlamlarıyla tağut ve tuğyan ifadeleri 50 defa geçmektedir. Ayrıca bu anlamda Baği yani azgınlık, zulüm, hakkı gasp etmek, hakkı çiğnemek, dünya hayatını yeğlemek ifadeleri de Kur'an’da birçok kez tekrarlanmaktadır.
Tağutun kelime anlamı; tağut, tuğyan ve baği ifadeleri, azmak, haddi aşmak, taşmak, azgınlık, azgın, sapık, zorba, şeytan, put, puthane, kâhin, sihirbaz, isyanda ve küfürde ileri gitmek, azmak, çok azgınlık göstermek, yüce Allah’ın hükümlerine aykırı hareket etmek, suyun yatağından taşması anlamlarına gelmektedir.
Tağutun yaptığı fiiller ise, kendini yeterli görmek (istiğna), yüce Allah’a karşı tuğyan ve isyandır.
Tağut, tuğyan eden tuğyanı yaşayan, yaşatan kişi ve güçtür. Çoğulu ‘teğâvit’tir.
Istılahî manası; yüce Allah’ın koyduğu ölçülere aykırı hareket eden, bu hükümleri değiştiren, Tevhidi esaslar dışında ölçüler koyan, insanları yüce Allah’a gereği gibi iman etmekten, O’na kulluk yapmaktan alıkoyan, Allah’a ve Rasulü’ne tâbi olmayı engelleyen her düşünce, sistem, kurum ve kişi tağuttur. Tağut, insanlardan ve cinlerden olabildiği gibi, Allah yolundan alıkoyan şeytan, nefis, para, kadın da olabilir.
Tuğyan edenler
Kur’an, Tevhidi esaslardan sonra ağırlıklı olarak en çok insanın tuğyan etmesi yani azgınlaşması üzerinde durur ve daha ilk sureden itibaren tuğyan edenlere dikkatleri çeker, onların nasıl müstağnileşip tuğyan ettiklerini bildirir.
Yaratılışı bir damla su olan, hiçbir şeye malik olmayan insan, Rabb’i tarafından kendisine akıl, bilgi, mal ve sermaye verilerek güçlendirilmiş, yaratılış gayesi kendisine bildirilmiş ve ona iki yol gösterilerek iradi olarak serbest bırakılmıştır.
“Şüphesiz Biz, ona izlenecek yolu gösterdik ya şükredici olur ya da nankör.” (İnsan, 3)
İnsan, yaratılışta hiçbir şeye sahip değilken, Rabb’i onu, çeşitli nimetlerle donatmış, bu verilen nimetleri ne yapması, nasıl kullanması gerektiği konusunda kendisine yol göstermiştir. Ancak insan, kendisine verilen nimetleri Rabb’inin bildirdiği esaslara göre kullanmamış, aksine hareket ederek bu nimetlerle böbürlenmiş, insanlar üzerinde kendisini üstün görerek azgınlığı yol edinmiştir.
Yüce Allah (cc), insanların bir kısmına bilgi, bir kısmına fiziksel özellik, bir kısmına mülk (egemenlik), kimine de mal, evlat ve sermaye vermiş, bunların nasıl kullanılacakları ile ilgili hükmünü bildirmiştir. İnsan, verilenleri, bildirilen hükümler doğrultusunda kullanmayarak azgınlık (tuğyan) etmiş, küfre ve şirke düşmüştür.
“Düşünmüyor mu insan, şüphesiz Bizim onu bir nutfeden yarattığımızı da şimdi o, apaçık bir hasımdır!” (Yasin, 77)
Azgınlığında sınır tanımayanların en zirvesinde hiç kuşkusuzdur ki, yüce Allah’ın gönderdiği ilahi hükümleri reddedip kendileri insanlar üzerine hüküm koyanlar, insanları kendilerine itaat ettirenler bulunmaktadır. İşte yüce Allah’ın öncelikle reddedilmesini istediği ve tağut olarak isimlendirdiği azgınlar bunlardır.
Yüce Allah’a iman etmenin ilk ve en önemli aşaması hiç kuşkusuzdur ki, tağutun reddedilmesidir. Tağut reddedilmeden yüce Allah’a, O’nun indirdiği Kur'an’a, Tevhidi esaslara iman etmek mümkün değildir. Bu nedenle yüce Allah (cc), her millete rasuller göndererek tağuttan kaçınmalarını ve Kendisine iman etmelerini istemiştir. Çünkü tağuttan kaçınmadan yüce Allah’a iman etmek, O’na kulluk yapmak mümkün değildir.
“Andolsun Biz, her millet içinden: ‘Allah'a kulluk edin, tağuttan kaçının’ diye bir Rasul gönderdik; sonra Allah, onlardan kimine Hidayet etti, onlardan kimi üzerine de sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde gezin de bakın, görün, yalanlayanların akıbeti nasıl olmuş!” (Nahl, 36)
İnsanlık tarihi boyunca, her dönemdeki insanlara tağuttan kaçınmaları, tağutu reddederek yüce Allah’a iman edip kulluk yapmaları için rasuller gönderilmiştir. Çünkü tağut, yüce Allah’a iman etmenin, O’na kulluk yapmanın önündeki en büyük engeldir. Bu engel aşılmadan yüce Allah’ın bildirdiği gibi sapasağlam şekilde Tevhid kulpuna yapışıp iman etmek ve O’na kulluk yapmak mümkün değildir.
“Dinde zorlama yoktur, Hak yol sapık yoldan kesin ayrılmıştır; artık kim tağutu inkâr eder, Allah’a iman ederse, işte (o), gerçekten kendisinin kopması olmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır, Allah İşiten’dir, Bilen’dir.” (Bakara, 256)
Tağutu, yani yüce Allah’ın indirdiği esasları kabul etmeyip insanların hayatları üzerine kanun koyarak azgınlaşanları inkâr etmeyenler, yüce Allah’a iman etmedikleri için sağlam olan ve kopmayan Tevhid ve iman kulpuna sarılamazlar.
Kelime-i Tevhidin ilk cümlesi tağutun reddedilmesi, ikinci cümlesi, yüce Allah’ın tek ilah olarak kabul edilmesidir
Kelime-i Tevhidin samimiyetle söylenmesi için öncelikle insanlar üzerinde ilahlık taslayan tağutun reddedilmesi gerekir ve ancak bu durumda yüce Allah (cc), tek ilah ve Rab olarak kabul edilebilir.
Kişi ya da sistem olsun her tağut, aynı zamanda insanlar üzerinde ilahlık taslayan birer güçtürler. Bu nedenle birbirini tamamlayan tağut ve ilah kavramlarının ne anlama geldiklerini çok iyi bilmek gerekir. Tağutun ne anlama geldiği ve kimler oldukları daha önce açıklandığı için, ilah kavramının ne olduğunu belirtmekte yarar vardır.
“LAİLAHE İLLALLAH” Kelime-i Tevhidi gereğince söyleyip yüce Allah’a iman etmek için ilah kavramını çok iyi bilmek gerekir. İlah kavramı gereği gibi bilinmeden LAİLAHE İLLALLAH sözünün söylenmesi ile yüce Allah’a iman edilmeyecektir. Bu kimseler, LAİLAHE İLLALLAH sözünü kalben iman etmeden yalnızca sözel olarak tekrarlayıp söylemiş olacaklardır.

Loading comments...